Sükûtun Kanatlarında Taşınan Vahiy
Söz bittiğinde başlar vahyin soluğu,
Sükût, semânın eşiğinde secdeye varır.
Ne bir nida, ne bir çığlık gerek…
Yalnızca kalpten yükselen bir teslimiyet:
"Emrolunduğun gibi dosdoğru ol."
Bir kanat çırpışı kadar hafif,
Bir Sidretü’l-Müntehâ kadar derin…
Cebrail'in taşıdığı her ayet,
göğsümüze düşen yıldız gibidir:
Yakmaz, aydınlatır.
O zaman,
dağ susar,
taş susar,
lakin vahiy konuşur.
Kalbimizde yankılanan her fısıltı,
bir sûre gibi iner içimize.
Karanlıklar içinde yürüyen bir nurduk biz,
ve bu nur,
hiçbir kelimeye sığmazdı.
Çünkü hakikat,
bazen en derin sessizlikle gelir,
bir annenin yüreğinde,
bir yetimin gözyaşında,
bir peygamberin sabrında.
Ey ümmetin suskunluğu,
ey çağların sinesi,
duyuyor musun?
Yine bir vahiy yaklaşıyor
bir çöl sessizliğinde…
Ve her sükût,
bir ayet gibi iniyor
yaralı kalplerin üzerine.
Çünkü vahiy,
yalnızca kulakla değil,
kalple duyulur.
Ahmet Nejat Alperen
Kayıt Tarihi : 19.4.2025 19:22:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!