Gönül, firak ateşinden arta kalmış son nişânedir.
Keder, bu fani tene biçilen bir hil'at-i şâhânedir.
Yaprağın düşüşü kaderdir, rüzgâr ise bir bahânedir.
Çağır beni o maviye, mademki hakikat sükûtun incisidir.
Gözümden akan yaş değil, gönül levhasına bir kelâmdır.
Gönlümdeki bu sessizlik, bitmeyecek bir meramdır.
Sûretim zaman ırmağında sahipsiz, bitik bir devâmdır.
Çağır beni o maviye, mademki hakikat sükûtun incisidir.
Sorma hâlimi gölgeme, o mazi kuyusunun yankısıdır.
Vuslat, gönül çölündeki bir serabın yakıcı sancısıdır.
Geçip giden her an, ruhumda köz olmuş bir ahın yazısıdır.
Çağır beni o maviye, mademki hakikat sükûtun incisidir.
Sönmüştür artık bu kandil, fitili ezelden tükenmiştir.
Gözlerin bir umman ise, yönüm o deryada belirlenmiştir.
Varmak haram kılınmış, batan gemim çoktan demirlemiştir.
Çağır beni o maviye, mademki hakikat sükûtun incisidir.
Tutma elimi. Bırak bu nehir ki adım sükût, varsın o ezel ummanına.
Ben hem o yatağını döven, firakla köpüren nehir, hem de o nehrin aşındırdığı kıyıyım.
Ben sustum ve feryadımı bir inci gibi dipe bıraktım.
Artık ne nehir var, ne kıyı;
Sadece o sükût denizinin en dibindeki cevher...
Kayıt Tarihi : 13.6.2025 23:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!