Bir yaz günüydü, takvimde 20 Temmuz,
Gönlümde sen vardın, içimde sonsuz.
Bir “evet”le başladı en güzel düş,
Kalbime yazıldı o anın gümüş.
Yıllar geçti, mevsimler sustu,
Kimse duymadan, kimse görmeden,
Bir köşede sessizce ağlamak istiyorum.
Yüreğimde biriken kelimeler
Dökülmüyor artık, boğuluyorum.
Gecenin koynuna sığınmış dertlerim,
Kaybolmuşken sokak lambalarının altında,
Kırık bir saatin içinde durmuş gibiydim.
Zaman geçiyor ama ben geçmiyordum,
Unutulmuş bir mektup gibi sustum, bekledim.
Sonra sen geldin,
Usulca gelir, sessiz bir adım,
Ne bastığı yer belli, ne vakti tanım.
Bir rüzgâr gibi girer pencereden,
Adı fısıldanır loş gecelerden.
Ne saray tanır, ne de bir kulübe,
Bir sorudur ölüm, cevap değil,
Zamanla sararıp solan bir bilgi değil.
Azrail gelir, ne alır ne verir,
Sadece özle yüzleştirir.
Ey insan, doğduğun an başladın ölmeye,
Bir gece ansızın çaldı kapımı,
Ne ay vardı gökte, ne yıldız.
Sesi yoktu rüzgarın bile,
Yalnızca ben ve o… Azrail.
Ne kılıç, ne silah…
Babamı kaybettik…
Bir anda sessizliğe gömüldü evimiz,
Bir sandalye boş kaldı soframızda,
Bir dua eksik değil artık dilimizde.
Gözleri bir daha gülmeyecek,
Gökyüzü sustu, rüzgâr dinledi,
Adını andım, içim inledi.
Bir anı kaldı, solgun bir resim,
Sensiz her gün eksik, her şey yarım.
Gözlerin vardı, dağ gibi serin,
Sessizliğin en derin yerinde,
Bir boşluk var, adı sensin baba.
Ne zaman gülsem, eksik kalır bir yanım,
Çünkü gözlerimde senin hatıran saklı hala.
Küçükken tuttuğun ellerim üşür şimdi,
Bugün sensizliğin on dördüncü günü,
Zaman geçiyor, içimde durmuyor hüznü.
Sanki dün gittin, ama ömür kadar uzak,
Her nefeste adını fısıldıyor dudak.
Alışamıyor kalbim, eksik her yanım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!