EĞİTİMDE YENİ ATILIMLAR
Eğitim yıllardır işinin ehli olmayanlara terk edildi. Hatta daha ileri giderek diyebiliriz ki en büyük ihanet bu alanda yapıldı. Bir ülkeyi geri bırakmak istiyorsanız onun eğitim sistemini bozun bu onlara yeter. Hatta daha ileri giderek diyebiliriz ki bir ülkeyi yenmek, yıkmak, yok etmek, tarih sahnesinden silmek istiyorsanız onun eğitim sistemine bir şekilde müdahale edin bu yeter de artar bile.
Bizim eğitim sistemimize değil müdahale etmek, yabancı ülke eğitim uzmanları adı altında gelen organize şebekeler tarafından her beş yılda bir taarruz edilir. Bu taarruzlarla yeni yeni yerleşmeye başlayan sistem allak bullak edilir, bir daha toparlanamaz hale getirilir. Yüksek ücretlerle gelen bu uzmanlar yeni eğitim sistemi vaadiyle gelir, eğitimi her zamankinden daha fazla karıştırır, içinden çıkılmaz hale getirir.
İşte şimdi eğitimi kurtarmanın zamanı. Eğitimde yeni arayışlar ve buluşlar yapılmalı. Batılı araştırmacıların ilgi duyduğu Osmanlı ve Selçuklu sistemleri incelenmeli. Onlardan yola çıkılarak yepyeni bir sisteme ulaşılmalı. Nizamülmülk’ün, Fatih Sultan Mehmet’in medreseleri mercek altına alınmalı. Ali Kuşçuları, Gazalileri, İbn-i Rüştleri, Farabileri, İbn-i Sinaları, Kadızade Ali Efendileri, Bakileri, Nefileri, mikrobu keş eden Ak Şemseddinleri, Fatihler yetiştiren Molla Güranileri yetiştiren kurumların metodolojisi bulunmalı, çağa uydurularak yeniden ihya edilmelidir.
Eğitimi gönüllü-vakıf sistemiyle re organize etmeli, kar amacından ziyade bilim ve sanata katkı amaçlı hale getirmeli, bu amaçlar doğrultusunda devlet teşvikleriyle desteklenmeli ve yönlendirilmelidir. Mabetlerle iç içe bir eğitim tasarlanmalı, ladini eğitimden dini eğitime geçilmelidir. Ahlaklı nesiller yetiştirmenin yolunun dindar nesiller yetiştirmekten geçtiği bilinmeli, dersler ve ders müfredatları ladinilikten çıkarılarak dinileştirilmelidir.
..
Pampas geyiği bitmiş, keseli ayımız yok,
“Amerika antilopu”, “tepeli mamo" şimdi yok…
Yok, etmek için midir modern av tüfekleri?
Hayvanı aldatmada, avlama yöntemleri…
Öldürmek spor mu oldu, nesiller yok oluyor?
..
Yirmi birinci yüzyıl, biz adam olamayız,
Hayvan zulmü sürüyor; vicdan tanımıyoruz…
Lafım şahsına değil, dünyalı milletine,
Dünya devletlerine, insan nesillerine…
Bir tür spor nedeniyle, hazırlık başlatmışlar,
..
İşçi mahalleleri ile doldu şehir...
Türkiye`nin cehresi güldü...
Sosyo - kültürel sanayi...
Var mı böyle bir fabrika?
Bir tarafta üretim, eğitim sanat...
Bir tarafta kültür ve spor...
Kadınlarımız, analarımız...
..
Kendini fırlatmışsın bir internet kafeye,
Sağ elinde fare sol elin altında klavye.
Gücünü kaybedersin, terk edemezsen ağı,
Ne sosyal faaliyet ne spor alışkanlığı...
Göğsün kıble yönünde dua(!) mırıldanmakta,
..
Bu yüzden yaygınlaştı, vahşet kural sayıldı,
Avlanma bir nevi spor, Hak yeme hak sayıldı…
Bir cani ateş eder, katleder bir tavşanı,
Bencil tavırlarıyla, dağıtır yuvasını…
Diğer cani bıçakla, ineğini kovalar,
..
Cehalet diz boyuysa, canilik moda olur,
Zevk için avlanmanın, günahı da bulunur…
Rab cana kıyma diyor, yuva yıkılmamalı,
Sen talan ediyorsun, olmalıydın vicdanlı…
Yüreğim sızlamakta, siper mi olmalıyım?
..
Yaşam etkileniyor hastalık illetinden,
Şu osteoporozun bıkmışız zilletinden…
Yakalar her insanı, belli yaşın üstünde,
Önlem, dersen almalı yaşam içerisinde…
Gerek hareketlilik gerekse ölçülü spor,
..
Kulakta kulaklıklar herhâlde müzik dinler,
Gözlerde koca gözlük, açık mavi giysiler…
Sırtında askısıyla bilgisayar çantası,
Kocaman görünümüyle spor ayakkabısı...
Zayıf ve ince uzun sarışın mavi gözlü,
..
Bir vakıf ki millete hizmetleri tükenmez,
Kutsal görevler için gönüllülüğü bitmez…
Başta Millî Eğitim ardından bankalarım,
Gerçek kişiler de var, hepsi kurucularım…
Araç gereç ve kitap, derslik, spor salonları,
..
Ağaç dahi hareket eder kendi çapında,
Çok şey var hareketli canlının doğasında…
En azından yol yürü nefesin düzenlensin,
Ya da çok tür spor yap ki ruhsal yönün gelişsin…
Bil ki 10 Mayıs, demek sağlık için hareket,
..
Kanser ne ürkütücü ne baş belası düşman,
Önlemini almazsan sonra olursun pişman…
Geç kalma sakın yoksa tanımaz sana zaman,
Bilinçli olman gerek kazanman için derman…
Bir risk varsa azalt ki kansere yakalanma,
..
Ormanlar ikametgâh ormanlar son doğamız,
Dostların yaşadığı, tabiat alanımız…
Kıpırdayan ne varsa girmiş talan etmişsin,
Elinde içki şişesi topunu yok etmişsin…
Kazanç kapım, demişsin laf söyleyenin de yok,
..
•
• Bizim sokak
•
• uzar gider..... denize doğru
• yamaçları, zeytin kokan tepeler
• güneş seven evler..... seyrindedir
• erkenden spor severler geçer
..
İnsana önem veren
Ne istediğini bilen,
Aynada kendine gülen
Mutlu bir insanım ben.
Dostuma değer veren
Yardımı çok seven,
..
Bu hafta sonunda, spor camiamızın merakla beklediği bir futbol müsabakası var, Fenerbahçe ile Galatasaray arasında...Bu iki güzide kulübümüz, 100 yıllık bir rekabet içinde defalarca karşı karşıya gelmişler futbol sahalarında ve defalarca yenmişler birbirlerini. Ne var ki, ikisi de, yenildikleri zaman da büyüklüklerinden hiçbir şey kaybetmemiş ki, bugün hâlâ Türk Sporunun en büyük iki çınarı olarak şerefleriyle ayaktalar...
Ben, bu yazımda, son zamanlarda, toplum yaşamımızın her yönünde olduğu gibi sportif alanda da yaşamakta olduğumuz yozlaşma döneminden önce, bu rekabetin ne kadar asil duygularla bu günlere geldiğini gösteren iki anımı nakledeceğim.
1-
Bizzat yaşadığım bir anı;
1940 lı yılların ikinci yarısıydı, henüz ilkokul 3. sınıftaydım. Babamın, inşaat malzemeleri satan bir işyeri ve bunları nakleden bi kamyonu vardı.
..
Eşitlik ve özgün olmak
Yaratılış olarak insanların kendi aralarında eşit olduğu kabul edilir.Öyledir de… Bu eşitliği özgün olmak bozar mı? Eşitlikten ne anlamalıyız? Aynı kalıptan çıkmışçasına tek düze davranışlar gösteren toplumlar ideal midir? Dinler ve izimler tek tip bireylerden oluşan bir toplum oluşturmak için mıdır?
Evvela eşitliği anlamalıyız, her birey kendi özgün kişiliği ile diğerlerine karşı eşit hak ve özgürlüğe sahiptir. Yani özgün olmak eşitliği bozmuyor, kişinin öz hukukunu diğerlerinin müdahalesine karşı koruyor.
Çoğunluğun kabul ettiği izimler veya dinlerin esaslarına bağlı olarak oluşturulmuş (ideolojik veya cemaat) gruplarının kendi iç hiyerarşi kademelerinden aldıkları güç ile diğer insanları yönetme, yönlendirme hakkının var sanılması büyük bir toplumsal travma olarak açığa çıkıyor.Yeterli güce ulaşana dek gayet nazik, ılımlı faaliyet gösteren bu gruplar; güçlendiklerine kanaat getirdiklerinde eski nezaketlerini yitiriyor, tebliğ ve telkin yerini azar ve tehdide bırakıyor! Yani aba altından sopa gösteriyorlar. Kendi kalıplarına uymayan özgün insanların kişisel tercihlerine müdahale etmeyi kendilerine vazife ediniyor, başkalarını terbiye etmek üzerine davranış geliştiriyorlar.
..
Acınırsın
Vah vah seslerini
Kucaklar mimiklerin
Omuzların düşer
Boynun bükülür
Kaybedince
Spor Lotoyu
..
Çok zayıf adamın birisi
Kendisini toparlamak
İsterken
Bir süre sonra
150 kiloya kadar çıkınca
Japonya
Sumo Spor Federasyonu
..
Kim bilirdi acaba bu rezidans kelimesini bir iki senedir bu reklamlar hayatımıza girmeden önce. Birçok kimsenin de tam manası ile bildiğini zannetmiyorum. Ukalalık edip büyük sitelerde lüks daireye rezidans derler diye bir cevap da verip sizi sallayabilir, geçiştirebilirlerde. Sözlük açıklaması da aynen şöyle rezidansın onu da paylaşalım. ''Rezidans; içinde yaşayanlara hizmet veren, sosyal donatılara sahip, güvenlik imkânları olan, teknoloji açısından üst düzeyde olan ve yüksek kaliteli yapı olarak tanımlanabilir.'' ayrıca şu tanıma da bakmalı. ''Rezidans sözlükte, "oturma, konut, ev, ikametgah, mesken, ikamet, konak" gibi anlamlara karşılık gelmektedir.''
Dilimiz, güzel Türkçemiz bu rezidans kelimesini çok çabuk kabul etti gibi görünüyor. Bakıyorum televizyonlarda ki lüks konut reklamlarını hiç kimse ''kaliteli yapı'' kelimesini ya da ''ikametgâh'' kelimesini kullanmıyor. Sanki rezidans kelimesini kullanınca daha mı çok ev satıyorsunuz?
..