İş uğruna
Medeni hayat adına
Kaptırdık...kaptırdım 1200 dolar
Ardından da geldimi 19 şubat...
Yemede yanında yat...
Ah be kızım..
44 düme gelinceye kadar bile..
..
Her yıl 19 Şubat, vakfın kuruluş günü.
Okumayı sevmeli, hep anmalı bu günü.
Masraflarım düşüyor, kaynaklarım hazırdır,
Bu vakıf bağış toplar, amacı okumamdır.
Okulumu onarır, kitap, defter dağıtır.
..
Eş anlamlı sözleri uzatmalarda kullan(!)
Bol bol spor yayımla, kalmasın faydaya an…
Lâf olsun diye açtık, aldat, kandır kazıkla(!)
Kargaşa çıkmamalı, hakikati yasakla(!) …
Yapmadığın şey mi de, hak kötüleyeceksin?
..
Yufka yürekliyim, şair de sayılmadım,
İçerimi açmışım, mutsuz da olmamışım…
Biraz bel fıtığım var, spor yapmazsam olmazmış,
Gözlerde ki tansiyon, astım şahsıma kârmış…
Bunlar kazançlarımdır, şükür hepsine şükür,
..
Zulüm kanun sayılmış lanet olimpiyata,
Kanla nemalanılır, yakılan hayvanata…
Çok yerde duyuyoruz spor bahaneleriyle,
Kâh olimpiyatlar zulüm ve desteğiyle…
Mahlûkata acınmaz pürmüzlerle yakılır,
..
İnsan olmadığından kalleşlik sergilersin,
Hakikatten uzaksın, dindirilmez nefretin…
Eldeki kılıçlarla, masumu katledersin,
Boğa Rab’bin emrinde sen nefsin emrindesin…
Bildiğin spor değildir, zorbalık göstergesi,
..
Bol bol spor yapıyoruz zayıflamamız gerek,
Şifalılar bir yandan, çözüm bulmamız gerek…
Çözüm uzaylılarda, tanıdık arıyorum,
İlaçlardan bıkmışım çare bulamıyorum…
Bir gün rastlayacağım ve saklamayacağım,
..
Uzun yolda değilsen yürümen gerekecek,
Bu hem sıhhatin için hem ruhuna yetecek…
Ya da bisiklete bin kirletme tabiatı,
Spor yapmış olursun hem de bulursun rahatı…
Damarların açılır temiz nefes alırsın,
..
Spor ki güzel bir şeydir, bıkılıncaya kadar,
Binlerce yorumcu var hiç tükenmez tekrarlar…
Ya bir bilim konusu, harf bile konuşulmaz,
Hatta örtbas içinde, yorum dahi sunulmaz…
Usul bu alışmışız, süre ayrılmayacak,
..
Bandırma vapuru umuduyla çıktığında samsun yolunaDüşman sarmıştı istanbulu her tarafta sağında ve solundaMustafa Kemal vardı bu akımın başındaGençliğini bize feda eden gaziler ve binlerce şüheda
Gülemediler vatan özgür olmadıkçaYılmadılar en son düşmanı topraktan atmadıkçaSavaştılar hain kursun durmayıpta susmadıkçaBugünün kiymetini bilelim gençler sadıkça ve dostça
O güzelim gençliklerini bize verdilerGerekli görüp canlarıyla bedel ödedilerYeter ki türk gençligi devam yaşasın dedilerBaşardılar ve 19 mayısı bize hediye ettiler
Allah bizlere bir daha kurtuluş savaşları yaşatmasınBunun yolu ise bilincli gençlikten geçerUnutmayalım cahil bir toplum o atalarımızı üzer.
Savaş bitmedi devam etmekteBilgi silahımız ilim kalkanımızBu güzel vatan olsun ebediyyen canımızKutlu olsun gençlik ve spor bayramımız.
..
ÇOCUK EĞİTİMİ VE AHLAKİ YOZLAŞMA
Toplumun ahlaki değerlerinin gir gide aşındığını artık sağır sultan bile duydu. Ama bunun sebepleri üzerinde düşünen yok. Vaizlerimiz bas bas bağırıyor ama sosyologlarımız boş boş oturuyor. Bu sorun ayyuka çıkmadan toplumumuzun her kesimini tehdit eder hale gelmeden buna bir çare bulunması gerek.
Bir yandan sigara, içki alışkanlığı diğer yandan esrar eroin ve diğer uyuşturucu kullanma alışkanlıklarının toplumun her tabakasına yayılma eğilim giderek artıyor, geleceğimizi tehdit eder hale geliyor, hatta gençliğimizin bir bölümünü tamamen etkisi altına alıyor, tehlikenin boyutları artıyor, geri dönülemez noktaya geliyor. Bunun yanında kumar alışkanlıkları devlet eliyle teşvik ediliyor, Milli Piyango, Spor Toto, Spor Loto ve İddia gibi oyunların yaygınlaşması, Altılı Ganyan gibi oyunların bir yaşama biçimi haline gelmesi toplumun ne noktaya geldiğinin açık göstergesidir.
Ayrıca toplumda yaşanan boşanma olaylarının artması, evlenme sayısının azalması, nikâhsız birlikteliklerinin çoğalması, zinanın yaygınlaşması gelinen noktanın vahametini göstermektedir.
..
Gamlandı bin hüzünle gönlümün tüm umutları
Sustu bülbül, gül ağladı, soldu bütün yaprakları
Mahzun gönlüm ağlıyor, dinmez oldu gözyaşları
Sustu bülbül, gül ağladı, soldu bütün yaprakları
NOT: Bu şiir Sayın Mehmet Serkan GÜLLE bey tarafından K.HİCAZKÂR
makamında ve DÜYEK Usulünde bestelenmiş ve notaya alınmıştır.
..
Her yıl 6 Nisan’da hatırlanır
Günün önemine vurgu yapılır
Hareketsizlik çağımızın hastalığı
Obezite, vücudun baş düşmanı
Hormonal veya metabolik sebepler
Dengesiz veya yanlış beslenmeler
..
Kendinden ve birden başka böleni olmayan asal bir padişah tahtta idi o sıralar Konsantrepoliste. Ordu patiska seferini bir dahaki sefere bırakmış, Konsantre birinci ligi tatile girmiş Bamya spor ve Lahana idman yurdu taraftarları fikirsiz fütursuzca ellerinde takımlarının sembolü takke ve külahla dolaşıyordu Karaköy civarında. Parası olanlar haliç civarında arzı endam eğliyor, ilginçtir bunu parası olmayanlarda yapıyordu. İşte tam bu arzcıların endamcıların eyyamcıların içinde biri paralı diğeri beş parasız iki genç devşirme de seyir halindeydi. Lokmansuyla Cavitcan. Lokmansu küçük yaşta yetişmesi için verildiği zengin bir toprak ağasının sayesinde para sıkıntısı çekmemiş, katıldığı bir kuşatma sırasında topu kendi kalesine ateşlediğinden sebep ordudan ihraç edilince içgüveysi mertebesine yükselip ağanın ortanca kızına yapmıştır sonraki ortalarını. Cavitcan ise makus talihini son ana kadar kıramamış, hem zengin ailesinden koparılıp peltek, yoksul bir köylünün yanına verilmiş, orada yancılık stratejisi dersleri almış hem de peltek bir adamdan dinlediği içindir ki bütün sureleri yanlış öğrenmiştir. Gerçi bu pelteklik ilerleyen yıllarda Cavitcanın velinimeti olmuş, bir bedava ziyafet deyip oturduğu mevlit masasında Fatiha suresini titreyerek okumaya çalışmasını iman bütünlüğü sanan şeyhülislamın kızına damat alınmış. Aksarayda tuhaf şeyler satılan dükkana ortak edilip ilk tuhafiyenin de kurucuları arasına sokulmuştur. Neyse biz hikayemize dönelim, işte bu iki can yoldaşı haliç civarında yürürlerken bir kalabalığa rastlarlar, Lokmansunun ne işimiz var diretmesine karşılık içindeki avantacılığı bastıramayan Cavitcan sayesinde bedava bir şey dağıtıyorlardır umuduyla limanda tezgah açmış bir İngiliz denizcinin masasına kıyı kıyı yanaşırlar. O zamana kadar hayatlarında iskambil kağıdı görmeyen halk konsantre bir şekilde masaya odaklanmıştır. Tahmin ettiğiniz üzere şehrin ismi de o günden sonra değişmiştir. Denizci bağırıyordur ‘Find the black take the money’ o sıralar kimse İngilizce bilmediğinden bu denizci adamcağızın kalabalığa derdini anlatayım derken kahrından öldüğü söylenir. Adam ölünce ölüm hak miras helal deyip Cavitcan kağıtlardan birini cebine sokar. Biraz sonra oturdukları bir çayhanede Cavitcan elinde tuttuğu kağıttaki parlak adamın vale olduğunu öğrenir ve başlarlar Lokmansuyla şakalaşmaya. Sen valeydin ben valeydim iş giderek sarpa sarar. İlk tokadı kim yemiştir ilk tekme kimden çıkmıştır hala bir muamma gerçek olan şu ki kendilerini o vakitler Galata kadısı olan büyük büyük dedem Güleçerzade Necip Paşanın karşısında bulurlar. Necip Paşa adil ama tuhaf kararları olan bir kadı olarak anılırmış bütün Konsantrepolis hudutlarında. Aynı zamanda bir musiki grubunda kanun çalan bu zatı şahane ilk rap-musikinin harmanlayıcılarındandır. Bir şehzade sünnetinde musikiyi yanlış yerden heceleyip padişahın ‘mu neyi? ’ sorusuna verdikleri cevap sonları olmuş bütün grup üyeleriyle kelleleri cellat Kara Rıfkıya teslim etmişlerdir. Velhasıl büyük büyük dedem rahmetli Güleçerzade Necip Paşa bir birlerini perişan eden bu genç devşirmeleri karşısında görünce önce tebessüm etmekten kendini alamamış sonra valeyi ortadan ikiye bölüp gençlerin kulaklarına küpe yapmış. Bununla da yetinmeyen büyük dedem Lokmansu dönüp sen takkeni Cavitcana ver külahı da al demiş. Öylelikle 13 Şubat sen valeydin gününde dostlar arasında hediye alış verişi gelenekselleşip bir sevgi günü olarak kutlanmaya başlanacakmış ki dedemin aklına eşi Hacı Rukiyeyi kapalıçarşıya götürme sözü gelmez mi. Demiş ula kızanlar biz bu günü yarın kutlasak nice olur…. İşte o günlerde sevgi günü olarak kutlanan sen valeydin gününün hüzünlü bir o kadar da gurur yüklü hikayesi, yolunuz düşerse Konsantrepolis civarında arkeoloji müzesinde başsız göreceğiniz mermer heykeller rahmetli büyük dedem ve grup üyelerine aittir. Ruhları şad olsun…
NECİP GÜLEÇER
..
Spor, üzülme
Sana değil sözüm
Sportmence sıyırdı
Çuvalı başımızdan
Fenerbahçe, dar günümüzde
Biz böyle bir ulusuz iş de
Ciciler düşünsün
..
Ulusal Önderimiz Mareşal Gazi
Mustafa Kemal Atatürk'le
Silah arkadaşlarının
Samsuna çıkışlarının
96. Yılı olan
Atatürk'ü Anma
Gençlik ve Spor Bayramımız
..
Bir gün yürüyüşten eve dönerken,posta kutularının bulunduğu apartmanin girişindeki odada dinleneyim dedim.o sırada postacı geldi.Posta arabasındaki kolileri taşıdı,merhaba dedi.ve işine devam etti kolileri ayırırken işine odaklanmıştı.kendini o kadar işe vermişti ki,onunla konuşmamaya gayret ettim.İşini çabuk bitirmeye çalışıyordu,dişarda arabada arkadaşı 0nu bekliyordu.
Ayırdıklarını PTT kutularına koyuyordu,yanına yaklaştım,bana bakmadı bile, fotoğrafınızı çekebilir miyim? Dedim.okey diye cevap verdi.Ben hayran oldum,takdir ettim.Bu kriz varken,herkes işini kaybetmekten korkuyor sandım.halbuki işin gerçeği üstlendikleri işi tam yapmalarıdir.
Onun fotoğraflarını çekerken,işini yapıyordu.Bugün getirdiği koliler,posta çok fazlaydı,Kızıma gelen mektupları alayım eve çıkayım diyerek,biraz daha oturdum,onu seyre daldım.Senet,mektup,reklam v.s kutulara koyuyordu.
Burada emeklilik yaşı erkeklerde 67,bayanlarda 65..herhalde 60 kusur yaşlarındaydı.ama görüldüğü üzere dinçti
Burada insanlar çok iyi besleniyor,ayrıca spor yapıyorlar.herkes koşuyor. Dinlene dinlene yürüyeni görmedim.herkes ritmik adımlarla yürüyor.veya koşuyor. Mountain View şehrinde aylık oturma iznim vardı.yol hazırlığına başaldım bir hafta kala. 3-4 gün önce ayrılmaya karar verdik.bizi Sanfrancisco hava alanına götürecek lumizini beklerken balkonun altında postacı araba da duruyordu..herhalde işini bitirmiş geri gidecekt.i.Beni görünce Ptt arabısının kapısını açtı bana merhaba dedi.ben allaha ismarladık İngilizce nasıl söylenir,bilmediğim için hemen Zekiye’ ye seslendim.gerekeni benim yerime o söyledi.Cevabı,anneni özleyeceğim olmuş..
25.06.2009 Mountain View.California usa
..
Artık çok geç kalındı canlar korunamadı,
Eğitim gerekliydi, yapılandırılmadı…
Hayvanlarımız öldü soy sop tümden tükendi,
Yaşayacaklarına pek çok nefes kesildi…
Kimine spor denildi talanla yok edildi,
..
Bağımsızlığını savaşarak kazanmış ve Cumhuriyet kurulduktan sonra, dur-durak bilmeden çalışıp,ülkesini her yönde kalkındırmaya çalışan bir ulusun geleceğini yapılandıran ilk kuşağın bir ferdi olarak, 5 Nisan 1945 de dünyaya geldi Muhtar Cem Karaca.
Cem’in ebeveyni, kendisi dünyaya geldiğinde, ünleri yurt çapında yaygınlaşmış olan, Cumhuriyet tarihinin önemli tiyatrocuları arasında sayılan Toto ve Mehmet Karaca çiftiydi ve bu çift, ilginç bir kültürel buluşmayı simgeliyordu. Toto Karacanın evlenmeden önceki ismi İrme Felek yan’dı ve ermeni kökenliydi Toto ismini ise, kendisine sahne ismi olarak seçmiş; bir Azeri Türk’ü olan Mehmet Karaca ile 1939 da evlenmişti.Bu güçlü iki kişilik,tam anlamıyla Anadolu kültürünü benimsemiş; kendilerini Türkiye’ye adamışlardı.Toto Karaca’nın o dönemlere ait bir anısını aktaralım: Atatürk, bir perdesini seyretmek üzere geldiği oyunu beğenip iki perdesini de seyretmiş, sonra da, Toto Karaca’yı yanına çağırıp “ çocuk senin adın ne? ” diye sormuş. Toto Karaca; Adım Toto,ama bu benim sahne ismim, asıl adım İrme yanıtını verince, o da nasıl isim demiş Atatürk. Efendim ben bir Türk Ermeni’siyim cevabını alınca, Atatürk Toto’nun başını okşamış ve “ o halde senin görevin, Türk tiyatroculuğunu ilerletenlerden biri olmaktır “ demiş.
Cem’in müzikle tanışması, teyzesi Roba Felek yan’ın piyanosundan çıkan nağmeleri ve küçük Cem’e piyanoda notaları öğretmesiyle olmuştur. 1950 lebe girerken, operet tarzı Türk tiyatrosundaki en parlak devrini yaşamakta olduğundan, Cem’in kulislerde geçirdiği saatler, müziğe olan ilgisini arttırmıştır.Robert Koleji’nde yatılı okurken, müzik zevki artıyor rock’n role üzerinde yoğunlaşan Cem, haftanın belirli saatlerinde yayınlanan günün popüler batı müziği parçaları programlarını takip etmekteydi. 1962 yılında bir gün arkadaşlarıyla Beyoğlu Spor Kulübüne çay içmeye giderler, kendi aralarında sohbet ederken, bir arkadaşı orada şarkı söyleyen gençlere “Cem’de güzel şarkı söyler “ der.Önce söylemek istemese de, ısrarlar üzerine,sahne alır ve bu onun ilk sahne deneyimi olur.Gençler neden beraber çalışmıyoruz bir grup kuralım derler ve Karaca’ların evinde provalara başlayan gençler günün popüler batı müziği parçalarından oluşan bir repertuar hazırlarlar provaları dinleyen İlham Gencer Cem’in sesinden oldukça etkilenir ve gruba desteğini esirgemez. O günlerin gözde konser mekanlarından Site sinema’sında İlham Gencer orkestrası eşliğinde sahne almaya devam ederler. Cem ve arkadaşları,1963’e doğru DİNAMİTLER adı altında çoğunlukla Elvis Presley ve diğer rock’n roll müzisyenlerine ait parçaları yorumlayan dinamit’lerin repertuarında “I Who Have Nothing”, King Creole”,What Did I Say gibi parçalar vardı. 1963 ‘ün sonbaharında Dinamit’lerin “patladığını” Karaca’nın CEM KARACA ve BEKLEDİKLERİNİZ adlı yeni bir grup kurduğunu görüyoruz.Bu çok uzun sürmez,Gökçen Kaynatan’la da bir müddet çalışan Cem, 1964 ‘ün sonlarında bir kaç arkadaşıyla beraber CEM KARACA-JAGUARLAR grubunu kurarlar ve 1965 senesi boyunca beraber çalışırlar.Aynı yıl Cem, Tiyatroya da merak sarmıştır ve (General Çöpçatan- Zoraki Diktatör vb.) oyunlarında Münir Özkul’la oynar.İlk evliliğini tiyatro sanatçısı Semra Özgür ile gerçekleştiren Karaca’nın askerlik vakti gelmiştir,1965’in kasım’ında gittiği, Antakya 121.Jandarma Er Eğitim Alayı’nda vatani görevini tamamlar.1967 şubatında CEM KARACA-APAŞLAR grubu kurulur,artık Anadolu Rock diye yeni bir akım başlamış ve parçalar tamamen öz müziğimiz ve sesimiz Türkçe parçalara dönmüştür.(Emrah-Ümit tarlaları- Suya giden allı gelin-Nasılda geçti) Plak yapılır plak satışlarından ve özellikle de,Anadolu Turnesinden biriktirdikleri 45.000 lira ile Avrupa’ya gitmeye karar verirler.Bazı sebeplerle işleri pek rast gitmez ve Almanya’da çok zor günler geçirirler.Bütün bunların üstüne, Karaca’nın 3 yıllık eşi Semra mektup yazarak Cem’den ayrılmak ister ve ayrılırlar.Çıktıkları küçük bir turnede hem Türk’lerden hem de Alman’lardan büyük ilgi görürler kendilerini toparlayarak İstanbul’a dönerler. Cem Karaca ve Apaşlar, yüksek müzik kaliteleriyle 1968’in ikinci yarısında şöhreti yakalarlar.“Resimdeki gözyaşları “parçaları büyük bir hit olur ve çıktığından bir sene kadar sonra da 600.000 kopyanın üstünde satarak Türk Pop’unun ilk mega –hit’lerinden biri olur.1968’de Meriç Başaran ile ikinci evliliğini yapar.1970 yılının başında bazı olaylar sebebiyle Apaşlarla ipler tamamen kopar ve yollarını ayırırlar.Yıl 1971 bu defa CEM KARACA- KARDAŞLAR topluluğu kurulur, 1972 senesinin büyük bir kısmını konserlerle geçiren Cem Karaca ve Kardaş’ların bu yılki repertuarları (kirpiklerin ok, ok eyle- Zeyno-Mehmet’e ağıt-Muhtar-Oy gülüm oy-Üryan geldim-Kara yılan-Askoros deresi-Emmioğlu-Kara sevda-La, la ley ve Dadaloğlu) türküleri etrafında dönüyordu.
..
Şehzadelerin şehri
Amasyadır ilimiz
Hürriyetin sembolü
Açık yeşil rengimiz
Yeşilırmak tarh yazar
Kenarları kaya mezar
..