SPOR ŞİİRLERİ

SPOR ŞİİRLERİ

Gülayşem Gül

MİLİ EGEMENLİK
Bir milletin kendi kaderine hakimiyet olarak,kendi geleceğini tayin etme gücünü elinde bulundurması demektir...
ATATÜRK'ün
19 MAYIS 1919 da SAMSUNA ayak basmasıyla birlikte TÜRK TARİHİNDE ilk defa KİŞİSEL EGEMENLİKTEN, MİLLİ EGEMENLİĞE geçiş süreci başlamıştır......

Tarhimizi unutanlara.........................................................................
................................................................................................................
..

Devamını Oku
Mahya Sultan Tosun

Vazgeçtim diyet yapmaktan
ders çalışmaktan
Vazgeçtim su içmekten
spor yapmaktan
Vazgeçtim sağlıktan
yaşamaktan

..

Devamını Oku
Serdar Bostancı

uzanmış babam eski divana
uyku öncesi,
sessiz...

televizyonda spor haberleri,

diğer divanda
..

Devamını Oku
Selda Gökmen

yaşadım ondokuz sene
spor araba
çek defteri
bar kapıları
şımarık bi iklim kuşağı

yaşadım
..

Devamını Oku
Fatih Lütfü Aydın

Bence esas olan,
Doğru yoldan,
Sıvını eşinle kullanman.

Yok eğer bekârsan,
Doğrusu spor yapıp,
Kendi kendineyi azaltman.
..

Devamını Oku
Hale Orhan

“Bu gün rejime girdim. ” Bu, herhangi bir yerde herhangi birinden ama her zaman duyabileceğiniz ve duymaya alışık olduğunuz bir cümledir. Tanıdık bir cümledir bu ve her yerde karşınıza çıkabilir. Sabah işe gitmek için bindiğiniz dolmuşun arka koltuğunda oturan bir bayanın sitem ve isyanla karışmış sesinde vücut bulabileceği gibi en yakın arkadaşınızla karşılaşmanızda merhabasından önce gelir. Kimi zaman müdürünüzden bile duyabilirsiniz bunu, pantolon kemerinden sarkan göbeğini ceketinin korumalığına teslim ederken yaramazlık yapmış küçük bir çocuğun edasıyla size işte oturup durmaktan nasıl göbek bağladığını artık spor yapmanın gereklerini anlatabilir . İşte, evde, sokakta her yerde duyarsınız. Hatta aynı kişiden defalarca da dinleyebilirsiniz. Öncesi ve sonrası yoktur. Ama hep vardır.
Bu gün gene yorgun ve yoran bir iş gününden sonra dağ tırmanışlarından inip, basamaklara tırmanırken (basamakları tırmalarken demek daha doğru olur) Alt komşumun kapısı açıldı ve beni içeriye oturmaya davet etti. Bense kendimi hemen eve atabilme telaşı ile teşekkür edip, eve gitmem gerektiğini ve evimin çok dağınık olduğunu tertip yapacağımı söyleyip yoluma devam etmeyi düşünürken, o reddedilmenin dayanılmaz hafifliği içerisin de o dayanılmaz ve bana bu cümleleri yazdıracak kadar etkili cümlesini kurdu (vurdu demek daha doğru olur.) “Evet seni ne zaman görsem bunları söylüyorsun, şu ev temizliği bir türlü bitiremedin gitti ne zaman bitecek bu temizlik söyler misin? Seninkisi mazerete döndü ama”
Derin bir sessizlik. Sonrasında cevap olarak dudaklarımdan dökülen zayıf bir “BİLMİYORUM” dan sonra er meydanında yenik pehlivan edasıyla asılı kaldığım basamaktan kurtulup yoluma devam ettim. Eve girip kapımı kapatınca
vurgun yemişliğin etkisiyle evimi dolaşmaya başladım. Dağınıklık arıyordum. Komşuma verdiğim cevabın haklılığını onaylayan kanıtlar aradım her yerde. Buldum da bilgisayar masamda dağılmış kağıtlar, Yatağın bir köşesinde okunmak üzere yetim bırakılmış İçinde bulunulan aya ait Atlas dergisi. Sokak kapısı kenarında sahibini bekleyen kedi yavruları gibi bırakılmış pofuduk terlikler. Hislerim buğulaşmış, kaybolmuş, karışmış, anlaşılması zor bir durum bu. Çünkü ERTELEMEK ve MAZERET BULMAK. İşte ben bu iki nokta arasında gidip gelen bir doğruyum. Her akşam eve gelip de dünden kalmış yarım porsiyon dağınıklığımı neden toplayamadığımın en gerçek üstü cevabını bulmak beni yeni bir yer keşfetmiş bir kaşif kadar sevindireceğine nedense bulanık bir suyun içine dalmışcasına tedirgin etti. Anlaşılıyor ki bazı durumlar, ve olaylar insanın iç dünyasına bir aynadır. Tıpkı her seferinde yeminlerle ve kati sözlerle girilen rejimler gibi her seferinde kapının kilidini her çevirişim de kendi kendime verdiğim tertip sözlerinin sonuçsuz kalması belki de her seferinde değişeceğine inandığım ve değiştireceğime kendi kendime söz verdiğim hayatımın değişmeyişi hayatımı tıpkı bir çok insan gibi ertelemeler ve mazeretler üzerine kurduğumun birer kanıtı. Tilkinin kuyruğunu ısırmaya çalışması gibi sürekli yerimizde dönüyoruz. Ve hep gelecekte güzel şeyler olacağının ümidi içerisinde var olanı unutuyoruz ve erteliyoruz , aşındırıyoruz zamanla ve azar azar. Gözümüzün önünde hep var olan ve orada durana değil de hep ileriye bakıyoruz.
VE hep ilerideki gülleri düşlerken ayaklarımızın altındaki kır çiçeklerini ezdiğimizin farkına bile varmıyoruz . Tıpkı şişman bayanlar gibi, hayata karşı rejimleri hep
YARINA BIRAKIYORUZ.

..

Devamını Oku
İsa Albayrak

Keşke çocuk olsaydım
Mutlulukla dağa bayırda koşsaydım
Biraz umudum olsa da
Aşık olup çoşsaydım

Engel tanımam aşarım
Ben mutluluğa koşarım
..

Devamını Oku
Abdülkadir Paksoy

''...Güvercinlerimize uçsuz bucaksız mavilikler...'' diye imzalamış Rıfat Ilgaz bir imza gününde ''Güvercinim Uyur mu'' adlı şiir yapıtını, 2 Temmuz 1985'te bana. 2 Temmuz Sıvas cankırımının yıldönümü günleri gelip çattığında, o kara günü anlatan yapıtları, yitirdiğimiz ozanların, yazarların kitaplarını bir bir indirip kitaplıktan yeniden yeniden okurum. Ama yine de bir şeyler eksik gelir bana... Ya o büyük acıya dayanamayarak onların ardından gidenler? .. Sıvas cankırımında otuz beş aydın yaşamını yitirdi. Ya o otuz beş aydının acısıyla aramızdan ayrılanlar? Onlar kaç otuz beş kişi acaba? ..

İşte onlardan biri, 2 Temmuz karayelinin vurduğu Anadolu çınarlarından biri de Rıfat Ilgaz'dı. Kara günden beş gün sonra (7 Temmuz 1993) , ''Artık yaşam yalama oldu'' diyerek ayrıldı aramızdan.

Yaşamı boyunca, yaşamı güzelleştirmek için savaşım veren, ellerinden hiçbir şey gelmeyip de ''artık benden geçti'' diyenlere ''Aç iki kolunu iki yana / korkuluk ol'' diyen bir ozanın, ''Artık yaşam yalama oldu'' demesi ne kadar hüzün verici... Bu hüzünle açtım ''Güvercinim Uyur mu'' kitabını Rıfat Ilgaz'ın. Bu kitapta en çok sevdiğim iki şiirden biri, kitaba adını veren ''Güvercinim Uyur mu'', öteki de ''Aydın mısın'' şiiridir. Bu iki şiir bana her zaman umut vermiş, güç vermiş, insana olan inancımı tazelemiştir. Ne demişti kitabının sunu yazısında büyük ozan:

''Güvercinlerimize uçsuz bucaksız mavilikler.''
..

Devamını Oku
Ulvi Koçu

en demokratik okullar, köy okullarıdır. eşitliğin, adaletin ve özgürlüğün simgesidir her biri. şehirlerin uzağında, iklimlerle baş başa, yalnızlık şarkıları söylerler durmadan... solgun duvarlar, aldanışsız gülümser; alay edercesine hayata. asfalta hasret yollar, mırıldanır çocuksu şiirleri, fısıldar umuda dair ezgileri...

en demokratik okullar, köy okullarıdır. hiçbir öğrenciye kılık kıyafet yönetmeliğini uygulayamaz öğretmenler. her öğrenci kafasına göre takılır; kimi kravatsız okul kıyafeti ile gelir sınıfa, tarak uğramamış saçlarını savurur; kimi kot pantolonu, solgun kazağıyla haykırır çocukluğunu...

en demokratik okullar köy okullarıdır. her çocuk istediği dilde oyunlar oynar teneffüs saatlerinde, kimi zaman derste. istediği şarkıları haykırır köy çeperlerinde. Kürtçe çalar ıslıklarını, Türkçe gösterir saygılarını. hiçbirinin diğerinden üstün olmadığını yine en çok kendileri bilir. aynı acının dersine girmiştir hepsi, aynı feleğin ağıdını tutmuştur kimbilir...

en demokratik okullar köy okularıdır. birlikte halay çekilen, birlikte hüzne bürünen bir cephanedir okul bahçesi. herkes dinler birbirini, herkes özgürdür söylediği her cümlede. herkes tanır birbirini, herkes birdir; aynı nehirde yüzen aynı kayık, aynı şiirin kardeş harfi...
..

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Erkeklik Organının Örtüsünü Kesmek


Halk arasında "Sünnet" diye adlandırılan bu eylemin getirisi ve götürüsü üzerinde kendimce feslefe yapacağım! Tıbbi yanını doktorlara, dinsel yanını da dini literatüre bırakacağım!

Argo dilde anlatılmış bir fıkrayla tebessüm ettirip, düşünmeye sevk etmek isterim! Eski zamanda sahtekarın biri bir köye imam olmuş. Ahali fazla bilgili olmadığından imamın gerçek imam olup olmadığını da anlayamamış. Teravih namazında kadınların da camide olduğu bir vaazında; "Muhterem hanımlar, beylerinize söyleyin ayakta bevl etmesinler (işemek) , günah olur! Eğer 'Hoca kendi zaten ayakta bevl ediyor' derlerse, benim geçerli maazeretim var, benimki zaten yere değiyor; eğilmeme gerek kalmıyor." Sahtekardan imam olunca vaazın konusu da böyle olmuş...

..

Devamını Oku
Halime Erva Kılıç

Duru ve sessizliğe gömülü bir gecede balkonun ışığı yanıyor. Uykum gelmedi, sanki sabahın dördünden bu yana ayakta olan ben değilmişim gibi. Pencereyi açtım. Derin bir nefesle yaşamakta olduğumu hissettim. Burnuma yanık kokusu geldi. Pek azdı duman ama havayı derinden soluyunca genzim biraz yanmıştı. İlkbaharda bile sobasını yakıp, geceyi közlerin başında geçiren insanlar var demek.
Evimizin manzarası, tüm şehri olmasa da belirli bir bölgeyi kapsamına dâhil ediyor; Bitişik evler, sokak lambaları, merkeze inen damar yollar, spor sahası, haliç boyunca uzayan cadde neredeyse ayağımızın altında. Birden, gökyüzünde, gri bulut kümelerinin ardınca gizlenen ayın bembeyaz ışıltısı, yürüyen bulutların ardında “gece-gündüz” oynamaya başladı. Ay, bir yok oluyor, bir ortaya çıkıyordu; tüm pırıltısıyla göz kırpıyordu adeta. Sonra korkmaya başladım. Bu gri bulutlar, git gide pencereme yanaşıyordu. Ay, kayboluyor, sonra gökyüzünde tekrar beliriyordu. Kara bir gölge, gri bir bulut, siyah, simsiyah kümeler bu tepeye, odamın camına pek yakındı. Daha dikkatlice baktığım bu gölgeler yürüyordu. Yüzüme değmek üzereyken pencereyi kapattım. Evde herkes uyuyordu. Biraz takırtı yaptım, kimse uyanmadı. Dolaşmaya başladım. Önce su içtim sonra da elma yıkadım. Ama yemedim. Doğrusu, yeşil ve ekşi görünmüyordu. Kırmızı ve sarı elmalar vardı sepette. Yıkadığımı da onun içine attım. Diğer oda boştu. Işığı yanıyordu. Kocaman bir halı vardı yerde. Üzerinde hiçbir şey yoktu. Balkonun kapısını açmak üzere olan parmaklarımı, kara bulut gölgelerine benzeyen bir şey erteletti. Ve sonra vazgeçtim.
Tekrar kendi odama gittim. Karanlıktı ama balkonun ışığı hâlâ yanıyordu. Karşımda bir gölge gördüm, önce irkildim ve sonra onun da korktuğunu hissettim. Bakmayacaktım bu gölgeye, dönmeyecektim yüzümü. Hayır, burası benim odamdı ve izin vermeyecektim cirit atmasına. Ama sonra “benim” derken, bencillik yaptığımı düşündüm “ben bile benim değilken.” Tamam, dedim. Korkuyordum. O şey de korkmalıydı. Elimi uzattım önce, o da bana uzattı. Ne yani, eli var mıydı? Yaklaştıkça, onun da yaklaştığını ve mesafemiz azaldıkça, bana ne kadar benzediğini fark ettim. Arada tereddütle tersimi dönmeye kalksam, o da uzaklaşıyordu.
Yaklaştık. Daha çok yaklaştık. Bu, dışarıda gördüğüm, ürkütücü, gri ve hızlıca yüzüme değmek isteyen şeyden daha edepliydi. Adım adım geliyordu. Balkonun ışığı yanıyordu. Yatağım hiç bozulmamıştı. Bir tahtakurusunun kulak tırmalayan gıcırtısı, geceyi tamamlıyordu. Kulaklarıma değince daha da büyüyordu bu çığlık. Aslında küçülmeliydi çünkü geceydi.
Yatağıma oturdum. Saçlarım, kırmızı güllerle kaplı pikeme değiyordu. Onun da saçları vardı hatta benimki gibi bir pikesi bile. Sonra, kendimi gördüm. Biranda siyah gölge kaybolmuş, benim rengimi almıştı.
..

Devamını Oku
Sabiha Serin

SİVASSPOR İÇİN SLOGANLAR


Cumhuriyet kenti coşacak bugün
Yiğido golleri atacak bugün

Galibiyet bizim olacak bugün
..

Devamını Oku
Haşim Koç

Çocuğum evde boş durma boş hayal kurma
Suları boşa akıtma çöpleri sokağa atma
İşte size öğütlerim işte sizden dileklerim
Spor yap ders çalış iyi yaşa doya doya
İş yap eğitim altak altın bilezik kola
Lazım olduğu kadar bak sağa sola
İşte size öğütlerim işte sizden dileklerim
..

Devamını Oku
Mehmet Akif Tiryaki

Bu gün ramazan bayramı,
Kaptan bacanak el öptü,
Teyzesi ona bir kazak hediye etti.

Siyah sarı geniş çizgili
Beykoz spor renkleri
Ya ya ya şa şa şa;
..

Devamını Oku
Münevver Erilmez

Bir elinde tütün,

Bir elinde fincan,

Buna dayanır mı can

Her ne kadar yapsan da spor
..

Devamını Oku
Hadiye Kaptan

HERKESLERE VAR KARDEŞİM / BİZE GELİNCE ÖDENEK YOKLUĞU / MUZ VARMIŞ! ! ! !

Binlerce engelli vatandaşımızın spor yapma imkanı bulduğu Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu Yönetim Kurulu, dün inanılmaz bir karara imza attı...

"Federasyonumuza ödenek aktarılmadğından dolayı Yönetim Kurulumuzun 25 Ocak 2015 tarihinde almış olduğu karar ile 05-08 Şubat 2015 tarihleri arasında Mersin'de yapılacak olan Atıcılık Türkiye Şampiyonası hariç diğer tüm branşların faaliyetleri ödenek bulunmaması nedeni ile ertelenmesi uygun görülmüştür." (Gazete haberi)

******
..

Devamını Oku
Vedat Koparan

Bu mu idi temaşada gözlenen
Bu mu olmalıydı
Bir can bir cana kıyarken

Bu kadar kolay bu kadar basit mi?
Düşünmeden hareket etmenin
Kınında çekilen o bıçağın ateşlenen silahın
..

Devamını Oku
Hüseyin Demircan

yumulmak şaraba dalıp boğaza
dünyadan kopması seninle güzel
bir spor araba yüklenip gaza
viraja sapması seninle güzel

nazar boncuk diye boyun bağını
takmaz isek örer kader ağını
..

Devamını Oku
İbrahim Dolay

Ben bir televizyon hastasıyım
Televizyon başındayım
Yaşım genç görükür ama
Şu an elli yaşındayım.

Dünya haberlerini veren o
Dizi keyfi spor sayfası
..

Devamını Oku
Kenan Taşkın

Arkadaşlar hadi oğlum
Maça gidelim diyor
Bahanem çok, nede olsa
Maksat spor

Her gece bir sahada
Deplasmanda
..

Devamını Oku