Boğazında büyüyen,
ama bir türlü çıkamayan o kelimeyi biliyorum.
Yutkundukça şekil değiştiriyor:
önce sızı,
sonra yara oluyor.
Sen,
sesini kısmadın;
kendine gömdün!
Gözlerini yere indirdikçe
toprak taşlaştı.
Ve bastığın her adım,
bir suskunluğun mezarı oldu.
Bir zaman,
sevgiyle yoğrulmuştu bu yeryüzü.
Şimdi her adımda
ayak bileği kırılan bir hakikat taşıyorsun.
Bedenin değil,
sözün çürüyor.
Çünkü ağızdan çıkmayan her cümle
zihni paslandırır önce,
sonra vicdanı.
Ve unutma:
sessiz kalmak,
bazen sadece korku değil;
bir cinayete iştiraktır.
Kayıt Tarihi : 17.8.2025 17:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bir mahkeme salonunda herkes susuyordu. Yargıç, kürsüsünden “söyleyecek sözünüz yok mu?” diye seslendi. Sanıklar yere bakıyordu, tanıklar yutkunuyordu. O an bir genç ayağa kalkmak istedi ama kalkamadı. Çünkü boğazında yıllardır biriken bir kelime vardı. Her yutkunduğunda kelime şekil değiştiriyordu: önce sızı oluyordu, sonra yara. Ve o yara artık konuşamadığı her an büyüyordu. Salondaki sessizlik ağırlaştı. Dışarıdan geçen bir kamyon sesi bile yürekleri ürkütüyordu. Ama kelime hâlâ oradaydı, çıkmak için çırpınıyordu. Genç sonunda içinden fısıldadı: “Konuşmazsak, biz de suç ortağıyız.” O an anladı ki: suskunluk sadece korku değil, işlenmiş bir cinayetin adıydı.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!