Toplumların bireyler üzerindeki etkisi yadsınamaz. Anne, baba, öğretmen gibi figürler çocuğun kişiliğinde önemli roller oynar. Ancak bu durum, bireyin kişiliğini mutlak biçimde belirlemez. Zalim bir çevrede doğmuş, sevgisiz büyümüş bir kişi dahi iyi bir insan olabilir. Buradaki en temel farkı oluşturan unsur, bireyin düşünme ve sorgulama becerisi kazanmasıdır. İnsan, koşulların tutsağı değil aklını kullanma yetisinin bir sonucudur. Bu yüzden terbiyeden önce sorgulama gelir. Toplum olarak sıklıkla yaşadığımız sorunlardan biri, sorumluluğu sadece anneye yüklemek gibi dar ve indirgemeci bir bakış açısıdır. Oysa bireyin şekillenmesinde sadece anne değil, baba da, öğretmen de, sosyal çevre de etkili olabilir. Ancak tüm bu etkenler bir yana, bireyin kendi içsel iradesini kullanması, düşünmesi ve sorgulaması nihai belirleyici unsurdur. Gerçek ahlaki davranış, dışsal kurallara körü körüne uymaktan değil, o kuralların anlamını kavrayıp içselleştirmekten doğar. Ne var ki, ülkemizde sorgulayan bireyler genellikle kıymet görmemekte, aksine dışlanmakta ve linç edilmektedir. Düşünmek, sorgulamak, "farklı olmak" neredeyse bir suç gibi algılanmakta bireyler “bizim gibi düşün, bizim gibi yaşa” baskısıyla kalıba sokulmaya çalışılmaktadır. Oysa asıl değer, bireyin kendi aklıyla hakikate ulaşabilme gücüdür. Taklitçiliğe dayalı bir toplum, yalnızca itaatkâr bireyler üretir fakat bu bireyler ne kendilerine ne başkalarına faydalı olabilir. Bilakis, düşünmeden hareket eden insanlar farkında olmadan zarar vermeye devam eder. Sorgulamanın önemi burada bir kez daha ortaya çıkar. Bir kişiye sorgulamayı, eleştirel düşünmeyi, aklını kullanmayı öğretirseniz o kişi karanlık bir ortamda bile yolunu bulabilir. Taklitçilikten uzak duran bir birey, dış baskılara rağmen vicdanının sesini dinlemeyi başarabilir. Bu da insanın inanılmaz direncini ve bağımsız düşüncenin dönüştürücü gücünü gözler önüne serer. Eğitim sistemimizin ve toplumsal yapımızın temel amacı, sorgulamayan itaatkâr bireyler değil düşünen, analiz eden, soru soran ve kendi kararlarını verebilen ahlaklı bireyler yetiştirmek olmalıdır. Aksi takdirde öğretilen hiçbir değer, içselleştirilmeyen birer slogan olmaktan öteye geçemez. Bu nedenle, terbiyeden önce sorgulama gelir. Çünkü ancak düşünen insan, gerçekten terbiye edilmiş insandır. Sonuç olarak, bireyin içinde bulunduğu koşullar ne kadar zor olursa olsun eğer ona düşünme, sorgulama ve aklını kullanma yetisi kazandırılırsa o kişi doğruyu kendi başına bulabilir. Oysa bu yetilerden yoksun bırakılmış bir kişi, en iyi niyetlerle eğitilse dahi, körü körüne taklit ettiği kalıplar yüzünden insanlara zarar vermeye devam eder. İşte bu yüzden, sorgulayan bireyler toplumun temel taşıdır onları bastırmak değil, yüceltmek gerekir.
Muhammed Rıdvan Kaya
Kayıt Tarihi : 12.6.2025 10:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!