Seninle geçen her an, takvimin sayfalarından koparılmış, gizli bir hazine gibi. O anlar ne kafiyeye sığar ne de ritme, sadece derin bir nefes alıp vermenin doğal akışına. Seni ilk gördüğüm o gün, dünya anlamsız bir gürültüden ibaretti. Sonra sen geldin.
Yürüyüşün, konuşmandaki o eşsiz duraklamalar, gözlerinin bana değdiği o an... Her şey yerli yerine oturdu. Sanki evren, beni binlerce yıl bu sakin limana ulaştırmak için dönmüş durmuştu.
Artık sabahları güneş doğarken, ilk düşündüğüm şey senin adın oluyor. O isim, dudaklarımdan dökülürken, bir dua fısıltısı gibi. Akşam olduğunda, yıldızlar gökyüzünü bir dantel gibi örerken, ben sadece senin sesinin yankısını arıyorum. Sensiz geçen zamanlar, ıssız bir çöl gibi; her adımda susuzluk, her nefeste bir boşluk.
Sen benim en büyük keşfimsin. Kayıp bir kıta, okunmayı bekleyen son sayfa, sonsuzluğa açılan o kapı. Aşkımız, ne bir başlangıca sahip ne de bir sona. O sadece var. Tıpkı kalbimin göğüs kafesimde atması gibi, basit, zorunlu ve tamamen hayat dolu. Bazen sana o kadar yakın hissediyorum ki, aramızdaki hava bile gereksiz bir mesafe gibi geliyor.
Bana dokunuşun, en karmaşık düşünceleri bile sadeleştiren bir sihir. Huzur bulduğum tek yer, başımı omzuna yasladığım o küçük sığınak. Biliyorum, kelimeler bu hissi taşımaya yetmez. Ama kalbimdeki her çırpıntı, sana fısıldadığım isminden çok daha güçlü bir şiir. Seninle, hayatın tüm düzensizliği, kusursuz bir uyuma dönüşüyor.
Hüseyin TurhalKayıt Tarihi : 8.11.2025 16:10:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



kutsal nedenlerle de olsa…,
elbette çuvallanır,
münferit ya da müşterek,
ayrılık deminde;
ki sonsuzluğa yelken açmışken;
- bizi artık biz bile ayıramayız, bizi artık biz bile,
ve;
- bu zahirî bir ayrılık hepsi hepsi, gam yeme,
demeli
ki mektup sohbet değil, muhabbettir;
mektup, yâre salınmış bir güvencin
ve dizeler yârin ruhuna üflenmiş fısıltılar…;
elden ne gelir mektup beklemekten başka,
bütün yollar engelliyse zarflara ve pullara,
kim diyebildi sevdiğine;
- seni, öyle sevdim öyle sevdim ki,
beni sevmemen mümkün olmadı…,
ve;
- sevdansız nefes alma imkânım kalmadı…,
kim diyebildi;
ah yâr,
sevginle eriyorum…,
dağ taş dümdüz, yol alıyorum;
bana irşâdınla verdiğin güçle,
her gün daha iyi oluyorum,
seni seviyorum…,
geçmiş ve gelecek bütün dizelerimi toplasam,
bir harfin bile etmez,
sensin eksiltmez ve eksilmez, sevgili…;
seni ne çok sevdiğime işaret ne mi,
okyanus gözlerimde ummanına bakan nazar,
sonsuza dek senin sevgili…,
ve ah…,
halsizim;
yollarında büyülü bir uykuya meyyalim,
yalnızlığın en korkak deminde...,
merdivenler dayadım,
ellerinin köprüsüne ah ki ah;
yeşil damarlı nehirler öptüm,
büktüm ruhunun haritasını,
peşine düştüğüm hazine;
sensiz kayıbım...,
sıyırdım yüreğimin zarını,
kızıl denizin tuzu gözlerimde/
halsizim...,
yüreğini kuytuya seren,
sümbül yüzlü,
yanık buğday tebessümlü lokmanım,
o aydı,
doğru mevsim doğru kış/doğru yazdı/,
doğru güz/doğru ba/har/dı…,
…yazgıydı…,
gün doğru gündü,
soluğu tütün kokan perşembe,
cuma vaktinin müjdecisiydi,
takvimler yalan söylemez…,
ki evet,
korkuyorsun ey insan,
cesur çalımlar satarken bile;
ayaklarının son adımı,
muhabbetin sana gelen ayaklarına tökezlenecek,
biliyorsun ve bilirsin…,
o halde bu tereddüt neden;
düş gölgesine…,
git peşinden…,
takıl sevdanın takunyalarının
gümbür gümbür sesine;
tak tak tak tak, kaç/ma…,
üst üste devrilen,
kavuş/veda, veda/kavuş/veda…,
kemirir aşk sandığını,
sevdalı güve…,
ve bozuluyor kalbimin örgüsü,
ağyârın mâsiva lügati anlamazdı,
yo/l/k/ ıraktı, sapaydı; dardı,
/sen korkarsın dardan/,
ki ah evet,
iç sesler daima parantezlidir;
karanlıktı…,
/sen korkarsın karanlık dardan/
yârdı,
ve
ardı;
seni senden ayrı koyan,
ah;
TÜM YORUMLAR (1)