Genellikle düşünce şiirleri yazar ve aşk şiirlerinden uzak dururum. Son günlerde ise elimden geldiği ve dilimin döndüğünce aşk temasını işlemeye çalışıyorum.
Öyle bir mevsimdeyiz ki doğa uykuya çekilirken, ruh ve bedenlerimiz bu değişime kaçınılmaz olarak ayak uyduruyor. Metabolizmalarımız eskisinden farklı çalışıyor; hormonlarımız dinlenmeye geçiyor. Hayata şehlâ bakmamıza neden oluyor sonbahar. Adeta yaprak döküyoruz. Ruhlarımıza sarı hüzünler hükmediyor. Ve bu bana, biraz zaman kaybı biraz da haksızlık gibi geliyor. Belki de yaşım icabı öyledir, kim bilir. Gençlerin önünde yaşanacak pek çok ilk ve sonbahar varken bizim vaktimiz oldukça sınırlı artık.
İçimde bir ses, onlara ve kendime umudu ve aşkı hatırlatmam gerektiğini söylüyor. Şairin bir görevi de tanıklık ederek belgelemek; kendince bir isyan unsuru olan haksızlığa karşı bir tavır-duruş yüklenmek olduğuna göre, ben de kendimce - doğanın tabii akışından kaynaklanıyor olsa bile - bu duraganlık ve onun doğurduğu hüzne karşı koyuyorum. İşte bu yüzden aşk yazıyorum. Özellikle de zamanı hızla tükenenler için…
Hüzün şiirlerini severim. Acılı şiirleri ve toplumcu olanları da…Yanlış anlaşılmasın. Onları yadsımak değil amacım. İyi olanlar ruhta daima derin ve eşsiz bir tat bırakırlar. Ancak aşk yadsınırsa ya da geçici bir dönem için dahi unutulursa eğer, işte buna itirazım olur. Ölümsüzlüğü arayan ve ararken direnen kişidir şair. Ölümsüzlüğü ise yalnızca aşkta bulur.
Aşk elbette her sorunu halletmez ama pek çok yaraya merhem olduğu gibi şiire de ivme kazandırır. Ruhları tamir eder; akort eder; onarır. Bazen de akort bozar! Varsın olsun. Yine de sevilesi bir duygudur o; sevmenin ötesinde sayılası…
Aşk yazışım, sarı hüzünlere teslim olmak istemeyişin ve direncin somut bir örneği. İçinizde mutlaka aşkla doğmuş; aşktan beslenen, size canlılık veren ve hayatiyet kazandıran hücreler vardır. Küçücük bir kırıntısı bile bir gün bulaşmıştır ellerinize. Yüreğinizde fırtınalar estirmiştir. “O halde onları yazın” demiyorum tabii ki. Görevim vaaz vermek değil. Ben ancak kendi içimi, kendi aşkımı yazabilir ve ürünlerimi sizlerle paylaşabilirim. Unutmayalım ki, her şeyin “başka”sı yazılabilir ama aşkın yalnızca “kendi”si. Benim yapmaya çalıştığım da bu….
Pandora’nın kutusunda mahpus kalmış tüm umutlarla “aşk küre”yi kaplayan o anlamlı ve hâkim duygu adına aşk yazıyorum şimdi.
Aşkın güzüne değil – bir güzü olduğuna inanmıyorum çünkü - ama ruhuma sahip çıkmaya çalışan güze karşı direniyor ve sizi de direnmeye davet ediyorum. Hüznümde bile aşk yazmalıyım ki, sahipsiz kalmasın sonbaharlar.
İnsanı daima yeşil tutan bu duygunun açtığı yolda şiirlerle çoğalmayı umuyorum. Çünkü o varsa, diğer bütün ince duygular peşinden koşarak gelir.
Dört mevsimin baş efendisidir aşk!
(29 Eylül 2004)
('BİR TUTAM TUZ', Hayal Yay. Ekim 2010, Sayfa 70)
Kayıt Tarihi : 29.9.2004 10:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Sevgiler...
'Ölümsüzlüğü arayan ve ararken direnen kişidir şair. Ölümsüzlüğü ise yalnızca aşkta bulur. '
öleceğini bile bile :))
düşündürdüğünüz için teşekkürler.
guzel satırlar ıcın tesekkur ederım...
sevgıyle kal,
TÜM YORUMLAR (3)