Hüznün rengine bürününce
Dayanamaz ağaçlar
Aşk olur yakar için için
Kurutur dallarını rüzgar
Titreyerek dökülür
Dalından kopan yapraklar.
Sana şiirler okuyacağım, gitme
Güneşler doğacak yalnızlığımdan
sana bir ışık getireceğim
Büyük aydınlığımdan
Sana bir dolu umut getireceğim
Devamını Oku
Güneşler doğacak yalnızlığımdan
sana bir ışık getireceğim
Büyük aydınlığımdan
Sana bir dolu umut getireceğim
Bankları örtmüş kar,Ankarada kar var,Başkentimizin kar ı da var,SEHER de şiir yazan ı da var,sağolun şairem,,,MUTLU YILLAR
Her sonbahar hüzün..
En değerli hediyelerdir şiirler bana göre.Öyle yürekten ve samimidir..Yazan ve yazdıran iki yüreği de kutluyorum..
Sevgiyle.
Saçı sakalı ağarmış eski yılın son günlerini yaşadığı bu günlerde sonbahar yine de yaşanılası bir ömrün soluk duygularını canlandırıyor ki; duyarlı ve anlamlı dizelerinizde bu duyguyu çok güzel betimlemişsiniz Seher Hanım,kutlarım Sevgilerimle esen kalın!(10on)
Sonbaharın hüzün dolu renklerini elimizdeki boya kalemlerini kullanarak ilkbaharın tazeliğine çevirmek o kadar da zor değil esasında. Yeter ki o boya kalemlerini saklamış olalım ve kullanmasını, nereye hangi rengi vuracağımızı bilelim...
O kadar da sararmış ve soğuk olmadığını görürüz eylüllerin, kasımların belki o zaman...
Kutluyorum çalışmanızı , saygı ile....
Sarı doyuma Ulaşmanın hazıdır,Sevginin Gizemidir,Olgunluğudur yaşamın,Büyük bir Aşk tan sonra ayrılığa sitem Hazana vurur yıllar,Üzgündür bakışlar,Yürekten gelir yakarışlar.Sn hocam sitem,Sevgi dolu yüreğinize Bahar gelsin.Kaleminiz daim olsun.Emeğinizi kutluyorum.Selamlarımla
Bir nesneyi bir renkle adlandırmak onu güçlü anlatabilmenin yolu olsa gerek. Sevgili Ercan’ın şiirini okuyunca Ö.Asaf’ın şiiri geldi aklıma... “Bütün renkler /aynı hızla kirleniyordu/ birinciliği beyaza verdiler” diyen.
Nedense hüznün rengini hep sarı diye niteleriz. Sanırım bu duyulan acılar karşısında bedenin sararmasından olsa gerek. Oysa sarının yaşamı güzelleştiren öyle çok işlevi var ki... Bizse onu hep olumsuz kullanmaktayız. Sararmak, morarmak, kızarmak, beti benzi kül olmak gibi adlandırmalar renklerin yalnızca türevlerinden bir kaçı... Aslında insanın çaresizliğini kendini anlatabilmesini güçlendiren işlevler bu adlandırmalar...
Bir başka yakıştırmamızda şairin yaptığı gibi hüzünle aşk bütünleştirmeye çalışmaktır. Bunu da gene sarıyla ilişkilendirerek yaparız genellikle. Peki, aşk gerçekten çaresizlik midir? O değimlidir insanı güçle kılan? Olmazı olduran aşk değil midir? Yakan, kavuran, coşturan bir güç nasıl olurda insanı güçsüz kılan bir zavallılığa iter? Her tez içinde anti tezini taşır. Bu anlayışla bakmak bile bazen bunu anlamamıza yetmiyor. Şiirde gücünü insanın güçsüz kaldığı yerde gösteriyor işte. Her zaman farkına bile varmadan kullandığımız sözcükler şairin diline düştüğünde birden bire çarpıcı söyleme dönüşüyor... Bu şairin ustalığı kadar şiirin gücünün anlayamadığımız kavramları açıklamak için şairi aracı yapmasıdır diye düşünmüşümdür hep.
“Titreyerek dökülür / dallarından kopan yapraklar.”
Yaşanan bir hüznün benlikte yaptığı yıkımı anlatmaya doğanın katkısını düşünmeden edemiyor şiiri okurken insan. Yılların beslediği, büyüttüğü kederlere yaprakların dayanamayıp kopmaları, alev olup ruhu yakarak acıtmalarına güneşin bile dayanamayıp morararak batması sanki o acıyı görmemek için saklanmaları gibi düşündürüyor insanı. Öyle böyle düşünürken dostluk kavramı zorluyor belleğimi bir yerlerden. Nesnelerin bile böylesine etkilendiği bu yaşanmışlık sırasında dostları nerdeler sahi? Bu hüznü sevince dönüştürmede neden hiçbir katkıları yok onların? İnsan neden bu kadar bencil?
Bir başka bakışla baktığımızda yapraklar güneş bu acıya ortak olurlarken solunan hava şarkıların nağmeleri neden bu acıyı körüklüyor?
“Kısılır ses / Düğümlenir / Yutkunurken boğazlar.”
İnsanın yaşanmışlıklarının pişmanlık duyurması, anıların hüzne, oradan acıya dönüşmesinde kendisinin katkısı var mıdır? Yoksa bu bizim yaşamı algılamamızda kendimizce yarattığımız acı beslerlik midir? Her iki halde de yaşama olumsuz yaklaşılmıyor mu? Gerçekte insanın doğası gereği yaşama pozitif bakması gerekmiyor mu?
Seher Ercan yazarken benim gibi sorguladı mı bilmiyorum. Ama yazdıkları bana bunları düşündürerek yaşamı sorgulattı.
“Anı yaşamak lazım” demiştim bir şiirimde. Yıllar, zaman öyle hızla geçiyor ki farkında bile olamıyor insan. Öyleyse gelecekte pişmanlıkları yaşamamak, böylesi acıları duyumsamamak için her anın değerini bilmeli gereğini yapmalıyız.
Aşk, o muhteşem duygu benliğinize düştüğünde onu anlamak onun gereğini özgürce yerine getirmek gerekir. “Bir aşkı anlamak bir ömrü harcamak olsa da... Ki duyulan yaşanan aşksa kavramı tanımlayan anlamda bir aşksa ben bu şiirdeki hüzünlerin yaşanacağına inanmıyorum. Biliyorum ki sevinçli ve coşkulu da yaşansa acı ve hüzünde verse “aşk hiçbir zaman pişmanlık duymamaktır”.
Sevgili şairi kutluyor, küllenmiş duygularımı anımsamama yaşamı bir şekilde sorgulamama neden olduğu için teşekkür ediyorum.
SONBAHARLAR SON BAHARIMIZ OLMASIN..KEDERDEN MİDİR Kİ HER YERİN SARIYA BOYANMASI...VE İÇİMİZDE BİR ÇOCUĞUN ÜŞÜMESİ..
BAHAR TADINDA ÖMÜRLER DİLERİM CANIM ABLACIM TEBRİKLER
kaleminiz daim olsun seher hanım..sevgiler.
Sevdalar hazana erince
Sessizce veda ederler
Solgun yüzünde sonbaharın
Ayrılığı yaşar aşklar
Ardına bile bakmadan
Yavaş yavaş yolalır
Hayata yenilen
Yaşlanan yorgun yıllar.
Sonbaharın renkleri çok güzeldir..Harika bir şiir okudum kaleminizden...Yüreğinizdeki ses hep yazsın..Tebrikler
Seher hanım,
Sonbahar bahar ışıltısı vermiş sayfaya, tüm sarılara inat... Kutluyorum, sevgi ve saygımla
Bu şiir ile ilgili 40 tane yorum bulunmakta