Büyük randevu bilsem nerede saat kaçta?
Tabutumun tahtası bilsem hangi ağaçta.
Ağzıma kurtlar dolacak gözüme kum,
Dipsiz kuyu, sürdükçe zaman sürecek uykum.
Şu geçeni durdursam çekipte eteğinden,
Soruversem haberin var mı öleceğinden.
Hasis sarraf kendine bir başka kese diktir,
Mezarda geçen akçe neyse onu biriktir.
Ölürken aynı ahenk sâlâ sesinden sızan,
Kulağıma doğduğum gün okunan ezan.
Ölecek miyim tam söyleyecek sağımda,
Söylenmedik cümlenin hasreti kulağımda.
Sultan olmak istersen tacı sorgucu unut,
Zafer araban senin gıcırtılı bir tabut.
Ufka bakarken ölüm uzakta mı uzakta,
Ve tabut bekler inmek için kızakta.
Bu dünyada renk, nakış, lezzet ne varsa küsüm,
Gözümde son marifet Azrail’e tebessüm.
Odamdaki perdeler kalkar, perdeler iner,
Azrail’e “Hoş geldin” diyebilmektedir hüner.
Kapı kapı bu yolum son kapısı ölümse,
Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse.
Ölüm güzel şey, budur perde altından haber,
Hiç güzel olmasaydı ölürmüydü peygamber...
Kayıt Tarihi : 15.10.2004 14:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!