Uzun zaman boyunca bu mektuba başlamayı düşündüm ve işte bu gece yazıyorum, biraz üzgün, biraz hüzünlü ve çokça özlemle ..
Yanımda siyah bir kupa var içinde de biraz çay, evet elinin değdiği, gözünün gördüğü her şeyin güzelleştiği nesnelerden biri de bu benim için ( hani sen her ne kadar, kullanmadığımı düşünsen de)
Bide sana ortamı anlatacak olursam, bir gece lambası açık, içerisi kırmızı loş bir ışıkla kaplı, hemen solumda bir kum saati var, bu gece seni ne kadar düşünüp onu kaç kez çevireceğim bilmiyorum, sağ tarafımda da bir kar küresi var içinde iki kişi, bir kadın bir adama keman çalıyor ben sana bunları yazarken..
Bir şey daha söyleyebilir miyim sadece bir tavsiye, bu mektuba başlamadan önce kendine bir çay demle ya da bir kahve yap (dudakların kurumasın ve şayet istersen bu şarkı çalsın sakin modda tekrar dinleyerek oku bu mektubu "evgeny grinko cepeha" uzun metrajlı olacak. )
Bu hikayeyi yazmak benim için "heyecan verici" olacak.
Elbette sana burada sofistike şeyler anlatmayacağım.
Gerçekleşmemesi gereken çoğu şeyin var olduğunun farkındayım, kaçırdıklarımın, yetişemediklerimin, ertelediklerimin ve daha nicesi.
Evet biliyorum bana kızdığını, sinirlendiğini belki de beni hiçbir zaman affedemeyeceksin bunun da farkındayım, yine de yazılanları okumanı istiyorum.
Şuan okurken bile "neler söyleyeceksin çok merak ediyorum" dediğini duyar gibiyim.
( neticede bazı jest mimiklerini ezbere biliyorum )
Birlikteliğimizin var olan (ya da geçmişte diyelim, sen nasıl arzu edersen) ilişkinin bu noktaya kadar gelmesini gerçek anlamda hiç beklemiyordum desem yalan söylemiş olurum.
Tanıştığımız ilk anlardan bu yana her kelimen, her sorduğun soru, tebessüm ettiğin her cümle sadece bunlarla dahi hissettirdiklerin karşısında son derece şaşkındım.
Herkesten farklı olan tavırların, merak etme biçimin, soru şeklin ve birazcık çapraz sorguların diyelim mi ( tabi orda bir casper devreye giriyordu - sonra neye evrildiğini ikimizde biliyoruz )
"Burayı yaşanmamış köşesi ilan ediyorum"
Defalarca dile getirdiğim gibi, senden hiçbir şey istemiyorum, beklemiyorum, ve ısrar da etmeyeceğim.
Üst üste hatalar yapmış olabilirim ( ne değişecek artık dediğini biliyorum)
Olmasaydı, yaşanmasaydı daha iyi mi olurdu, elbette..
Ben tüm olanlar için, özür dilerim, çok üzgünüm beni hayatının sonuna kadar affetme, beni sevme, benden nefret et hiç mühim değil belki de hak ettim.
Ama benim de söyleyeceğim birkaç cümlem var.
Dilediğin her soruya cevap verebilirim, bu mektuptan sonra belki de bunlara hiç gerek kalmayacak bilemiyorum.
Ben senin için asla bir hata değildim ve olmamalıyım..
Hiç yaşanmamış gibi davranmanı elbette istemiyorum, sadece bunu diliyorum..
Yaşanmasını dilemediğim köşe sonlandı..
Ve bundan sonraki, iyi ki yaşanmış köşesi.
Sevdiğin dizinin ilk cümlesini hatırlıyor musun.
( Hayatımın değiştiği gün aslında bir gün değil bir geceydi diyor )
Peki ya benim..
Hayatımın en güzel dönüm noktası 2019 yılının bir haziran günüydü.
Evet yanlış duymadın Bayan Holmes
Tarihi net hatırlıyorum 26.06.2019 Saat: 19.24
Ama dur öncesini de biraz anlatayım, tanışmadan önce bana attığın ilk fotoğraf çay bardağı eşliğinde bir deniz manzarasıydı hiç unutmam, ilk etkilenip yorum yaptığın fotoğrafın tarihi 10 Mayıs 2019 "günaydın ile başlayan" ( sen hatırlarsın )
Sonrasındaki kısım sorduğum şıklı soruların işaretlenmesi ve fazlasıyla çıkan yanlış cevaplar ( sonrası mı, seninle beraber milleti gömmemiz yok muydu :)
Bazı hikâyeler de böyle başlamalıymış demek ki, hikaye içinde yeni bir hikaye..
Ve unutmadan, gözlerinle baş başa kaldığım anların sonrası.
Seni gördüğüm ilk andan bu yana ama hergün yeryüzünün, bu şehrin ne denli değiştini anlatacak hiçbir kelimem yok.
Güneşin daha ne kadar güzel doğabileceğini, yeşilin bir renkten çok daha fazlası olduğunu, bir şehrin sevilmeyen yollarının lavanta bahçesine dönüştüğünü, evrenin mavi gökyüzü, deniz ve senin ay parçası yüzünden ibaret olduğunu belki birkaç cümle ile detaylandırabilirim.
Ben de uyandırdığın etki yarattığın his bir bebeğin hayatı gibiydi, minik parmaklarında ilk kez tırnaklarının çıktığını farketmesi, bir noktaya ilk defa odaklanabilmesi, ters dönmekten korkmayıp birisinin onu tekrar çevireceğini bilmesi, ilk düzensiz uykularını anne kucağında sonlandırması gibi büyüyerek devam ediyordu.
Beni hergün yeniden defalarca büyülemeye devam ettin.
"Bazen değil çoğu zaman düşünüyorum da sanki hayattaki bütün şansımı sana denk gelerek, seninle tanışarak kullanmışım"
"Bu hikayede bir bank olmalıydı"
Bazı zamanlar yürürken dinlenip mola verdiğin bankta oturuyorum.
Evet farkındayım sen yoksun, ama ruhunu hissedebiliyorum.
Sahi ya, ruhlar birbirine dokunamadıktan sonra, bedenlerin ne önemi var ki
Sabahları yahut akşamları ordan geçerken seni tekrar hatırlatıyor bana
Ve bu dizeler düşüyor aklıma
--Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey--
Sen de her geçtiğinde, oturduğunda aklının bir kenarında olsun hatırla istiyorum..
Anlatılması gereken o kadar çok şey var ki, zamanım yetmeyecek diye korkuyorum seni düşlemek, yazabilmek, kâinata anlatabilmek için dünyanın bütün alfabelerini, harflerini, kelimelerini tek tek öğrenmeli, seni her sabah yeni bir dilde sevebilmeliyim, zira seni "iki dilde" sevmek asla yetmiyor bana..
Sonra bana geldin, hayatımda uçsuz bucaksız bir yer kapladın.
Aslında ben öyle bir yerin var olduğunu bile bilmiyordum
Öyle bir boşluğun olduğundan haberim bile yoktu
Ama sen geldin ve o boşluğu hayat ile doldurdun.
Senden sonra anladım ben o boşluğun doldurulmasının mümkün olmadığını eksik kaldığını. Senden önce günler, haftalar, aylar hiç bu kadar güzel geçmemişti.
Bana bu şehirde benliğimi hatırlatan, sevgiyi, şefkati, saygıyı, karakterli olmayı ve daha nice duyguyu ruhuma işleyen insansın.
Ben sende neyi seviyorum biliyor musun, belki biraz gülüşünü, belki gülünce büyüyen göz bebeklerini, belki kirpiklerini, belki ses tonunu belki yüzündeki her detayı, hatta en çok karakterini diyebilirim evet bunların hepsini seviyorum ama en çok ruhunu seviyorum ben ona aşığım... !
İnsan anlaşıldığı yerde kendini bulabiliyor ben sen de buldum kendimi..
Biraz geç olsa da "bedenleri değil ruhları sevmeyi deneyin" diyen Victor Hugoya hak veriyorum.
Yaptığın her hareket, bana karşı var olan duruşun, anaç duyguların, jestlerin ve dokunuşlarının hiçbirini unutamadım hepsini mıh gibi aklımda tutuyorum, bazılarını da yüreğimde, bir kısmını da yanımda tutmaya devam edeceğim..
Daha çok şey yazacağım şayet bunları bir deftere yazmış olsaydım okumak ve anlamak için kesinlikle çeviri yapan birine ihtiyacın olacaktı, ( inan bana edebiyatçı olmak yeterli olmazdı :) Söylemiştim zaten yazım pek güzel değil ( yazıyı sümerler buldu, sanki ilk ben kullanıyorum o kadar kötü hani )
Beni en son aradığın gün, tam aradığın anda ormanın derinliklerinde yeşilliğin ortasında kuş cıvıltıları eşliğinde dünyanın en şanslı bitkisi ilan ettiğim ağacın önündeydim. ( Pek bilmiyorum ama sanırım kayın ağacı oluyor ) yukarı kısmına isimlerimizin baş harfinin işlendiği koca gövdesine bakarak, bize yazdığın şiiri okuyordum, dünyanın en anlamlı anı buydu benim için ikimizin var olduğu detayların en son senin eşsiz sesinle birleşmesi..
"Birazcık da yanıldığın anları konuşalım mı"
-nasıl ya ben mi diyorsundur şimdi, yani işte nispeten de olsa..
Seni sevmediğimi, sana karşı birşeylerin ben de eksik olduğunu düşünüyordun ya bazen, işte en çok ta buna kızıyordum.
Hiç inkar etmedim senden önce hayatımdan başka insanlar da geçti, tek bir cümle kuracağım bununla ilgili..
Onlar birer insan olarak geride kaldı, koparılan birkaç takvim yapraklarından sonra kayboldular.
Lakin sen benim için geride kalmayacak kadar emsalsiz bir hikaye olacaksın, var olacağımız bütün yılların, tüm takvim yapraklarında sen olacaksın her özel günü, doğum tarihini, (polenimin dahil) tanışma yıl dönümünü, sana dair yüzlerce detayın hiçbirini unutmayacağım ve asla koparılamayacaksın.
Hadi sana bir tane daha soru sorayım, hem bayağı oldu sormayalı.
( hep sen soracak değilsin ya - öyle öğrencileri hazırlıksız yakalamaya benzemez sevgili hocam şimdi sıra sende )
Ama bu klasik ona göre :)
Tarihteki en uzun destanı kim yazmış diye sorsam, bunu okuyacak herkes gibi sen de muhtemelen ( Kırgızlar- Manas destanı) aynı cevabı vereceksiniz değil mi.
Ama hepiniz yanılıyorsunuz işte en uzun destanın bir kısmını buraya, en uzun halini de içime işlemeye devam edeceğim, ve bu destanın da tek bir kahramanı olacak.
"Sadece SEN"
Bilmiyorum belki okumaktan yoruldun, belki sıkıcı buldun, belki yarısında bıraktın, yada diğer seçenek çayını tazelemeye gittin ( ki bunun olmasını çok isterdim )
Bunları da söyleyeyim sonra kaçacam zaten ( şey makineye çamaşır attım da, içinde unutursam kırışır, ve sanırım ben hala ütü yapmayı bilmiyorum tek çizgili pantolon 3 çizgi oluyor, bak işte bunu tarif etmemişsin sen anlatsaydın kesin yapabilirdim )
Biliyor musun..
Birgün hayatın son anına kadar seninle ayrı kalmayı hiç düşünmüyorum.
-Ne demişti Nazım
"Sonra aramıza şehirler, ülkeler belki dünyalar girecek.
Hiç karşılaşamayacağız, kader ağlarını örmeyecek, bizi bir araya getirmek için"
Olsun bunun hiçbir önemi yok, dünyada milyarlarca insan var hepsinin kalbi farklı noktalar için çarpmıyor mu, benimde kalbim senin için çarpmaya devam edecek.
"Senden bana kalanlar"
Senden sonra hayatımda neler olacak biliyor musun ?
En sevdiğim tatlı senin yaptığın kek, en sevdiğim reçel incir reçeli, en sevdiğim çiçek senin gibi güzel kokan şebboy, en sevdiğim renk sana çok yakışan beyaz, en sevdiğim göz rengi kahverengi, en sevdiğim saç rengi kızıl olmaya devam edecek ( siyahı sevmiyorum demedim bak, hem bunun için bana kızma çünkü kızıl sana daha çok yakışıyor )
Hı bide, her irmik tatlısı yaptığımda seni hatırlayacağım, bana her şeyi tek tek anlatışını nasıl unutabilirim ki, ilk yaparken heyecandan sıralamayı karıştırmıştım, neyse ki karıştırınca yine güzel oldu, hem tarifi verenin sen olduğu hiçbir şey kötü olamaz ki, kültür mantarım :)
Polenimizi de unutmayacağım hiçbir zaman ( o sarı bazlama surat hep onda kalsın olur mu )
"Buradaki detayları kaçırmamalısın"
Bana sevdiğin bir diziyi önermiştin, biraz da ondan konuşalım mı.
Sanırım ikimizde çoğu şeyi kaçırmışız burada, bir dizinin hayatımızın gerçekliğini bu kadar apaçık ortaya koyacağını hiç düşünmemiştim, bu hikaye, bu karakterler ve yaşanan olay örgüsü fazlaca tanıdık geliyor bana..
( bir şey daha var başroldeki aktör sence kime benziyor- özellikle dizi başındaki ilk hali )
Buradaki kahramanımız da kendi hikâyesine geç kalmış, istemeden de olsa.
Lakin ruhuna hitap eden ve sevdiği doğru kişinin bu kadın olduğuna emindi.
Bir cümle kurmak istiyorum bu diziden sonra..
( Değil iki, yüzlerce farklı hayatım daha olsaydı yine de inandığım ve olmasını isteyeceğim tek kişi sen olurdun )
Jake ne demişti Sadie'ye buradayım çünkü sana dair her şeyi seviyorum, sana geçmişte ne olmuşsa ya da gelecekte ne olursa olsun, sorun değil çünkü karşımda duran kişi bir mucize, sen bir mucizesin ( buraları tekrar izlemeni ve bu yazacağım anları yaşamanı isterim, 1. Sezon 4. bölüm 43. ile 44. dakika arası, 5. bölüm 39.25 ve sonrası ( sen her halinle çok güzelsin dediğim anlardan biri gibi ) 6. bölüm 27.20 sonrası..
Seni detaya boğdum farkındayım ama sana ait bir hikaye asla sonlanmamalı.
Dizinin son cümleleri de bizim için söylenmiş olsun mu hikayemin güzel aktrisi..
"bu odayı veya müziği biz istemedik davet edildik sadece, bu yüzden madem karanlık etrafımızda dönelim yüzümüzü ışığa, bolluğa minnettar olmak için katlanalım zorluklara, keyfin tadına varabilmemiz adına acı verilmiş bize, ölümü reddetmemiz için hayat verilmiş bize, bu odayı veya müziği biz istemedik fakat madem buradayız dans edelim gitsin"
Hayatımın çoğu umut etmekle geçti ve ölene kadar da öyle olacağım, belki burada değil ama başka bir evrende yine seninle..
Dizinin farklı yerlerinde burada olmaman gerek deniliyordu, bazı şeyler farklı bir hayatta da olsa yaşanmalıdır, kimine göre doğru kimine göre yanlış ama ben içinde senin var olduğun bu hayatı ve hikayeyi daima seveceğim.
"Sevgi demişken"
Sevgi hiçbir zaman söylenebilecek, kıyaslanabilecek, kelimelerle ifade edilebilecek birşey olmadı, lakin belki de bana son kez soruyorsan buna cevap verebilirim.
Ben bu sevgiye ikna edilmiş değil, inanmış biriyim.
Seni ne kadar seviyorum bilmiyorum, bunun karşılığı hayatın hiçbir yerinde yok..
Belkide en sade ve yalın haliyle " seni kalbimin çarptığı her saniye seviyorum "
( insanlar burada sana yazdığım herşeyi okumaya devam edecek bazıları belki daha iyisini de yazacak ama bazıları da gıpta edecek )
"Yazdığım çoğu şeyi okudun, bir detay daha vermek istiyorum"
Şimdi bunları niye anlatıyorsun, yahut neden şimdi bu mektubu yazdın geç kalmadın mı dediğinin farkındayım.
Buraları yazarken bazen senin sesinle okuyorum, sen konuşurken yeryüzünde mevsim ilkbahara, dinlerken yaza dönüşüyor..
Bu mektubu yazmayı düşünürken tarih 21 Aralık 2021 gecesiydi her şeyin bizim için hala normal olduğu vakitler ( ve seni düşünmek için en uzun geceyi seçtim, yine yetmedi biliyor musun rüya görmüşüm gibi sabah oldu )
Ve ben seni anlatmaya devam edeceğim..
Sonraki günü hatırlıyor musun (22 Aralık 2021) Akşamüstü kusursuz yağan bir kar yağışında seninle konuşuyorduk o arada sana bir fotoğraf atmıştım ismini ve kar yağışının süzülerek indiği günün tarihini yazmıştım bir arabanın camına, her kar tanesinin düşüşü bana seni hatırlatıyordu..
Evet ben seni kar yağışının sakin ve huzurlu her anında apayrı seviyordum kış masalım.
Ben sana bu mektubu yazmalıyım artık.
İkimiz de neyin yaşandığının ve nelerin yaşanamayacağının artık farkındayız.
"Buraya yazılanları hiç unutmamanı diliyorum"
Kalbimde aklımda ruhumda tenimde her zaman çok özel ve kusursuz bir kadın olarak kalacaksın.
Birgün nerede olursam olayım başına ne gelirse gelsin, "iyi günde, kötü günde bir kış mevsiminde, bir yagmurda, bir karlı günde beni hatırla, senden önce kış mevsimini asla bu kadar sevmezdim ( bu kadar anlamlı gelmiyordu, tek eksik senmişsin ) ama seninle üşümek o anları seninle paylaşmak en yoğun karlı, soğuk, buz gibi havalarda bile içimi ısıtabiliyordu"
Seninle yaşadığım kışı, hiçbir bahara değişmem ..
Ne demiş şair “Yaz sıcağında mevsimi değiştiren bu sağanak yağışa kayıtsız kalmak mümkün mü, bir sonraki baharı yaşayacağımız kesin değilken”
Tekrar söylüyorum lütfen varlığımı hatırla
Seni iyi düşünüp varlığına sonsuz mutlu olacağım
Ve burayı şu cümlelerle sonlandırmak istiyorum
Güzelim, hayatımın pusulası,
İyi ki varsın, iyi ki geçtin hayatımdan..
"Biraz da seninle yapılması gerekenleri konuşalım mı"
Bugün beraber yapacaklarımız konusunda biraz düşündüm.
Mesela Ege'de bir sahil kasabasında izlemeliyiz gün batımını, gözlerin en güzel orada görünür.
Tarihi bir kenti gezmeli, aşkın tarihini sil baştan orada seninle yazmalıyız.
Yağmurlu bir günde verandada oturup seninle yağmuru izlemeliyiz, kar yağışlı günleri hiç söylemiyorum bile onları buraya sığdıramam..
Bir vapur iskelesinden denizin esintisi eşliğinde mavinin tonlarına açılmalıyız..
Kaplıcaları, serin yaylaları olan bir şehirde, çam ağaçlarının gölgesinde dinlenmeli seninle kitap okumalıyız.
Mutfağı şahane olan bir gastronomi şehrinde sana ellerimle yemek yedirebilmeliyim.
Bahçesi olan bir evde seninle saksılara çiçekler ekmeliyiz, heryer senin gibi özel kokmalı ( kütüklere çiçek ekmeyi bırakalım mı artık )
36 saat süren bir trende yolculuk yapmalı, bazı saatlerinde sen uyurken seni izlemeliyim.
Yıldızı çok olan bir köy de geceleri gökyüzünü izlemeliyiz ( benim yıldızımdan daha güzel olmayacaklarını biliyor olsam da )
"Büyük adada" ayayorgi tepesinin denize ve koca İstanbul'a bakan yamacında seni ne kadar sevdiğimi tekrar haykırmalı, ve her zaman sende merak uyandıran eski yıkılmaya yüz tutmuş yetimhaneyi şaşkınlıkla izlerken, ben hayatımı senin yüz hatlarının detaylarında sürdürmeliyim.
"Seninle bir sabah daha aydınlanıyor"
Gece bitmek üzere tan vaktine yaklaşıyoruz gökyüzü hafiften aydınlanmış saat 05:20 suları güneşin doğmasına dakikalar var, hava serin ve bir o kadar da güzel, kuşların cıvıltıları geliyor kulağıma trafik yok korna sesi yok gürültü yok sadece sen varsın bu anın içinde, her şey sakin her şey huzurlu, elimi uzatıp en köşedeki camı açtığım anda denizin serinliği yüzüme çarpıyor, tam o anda iyot kokusunu içime çekerken hangi tarafa bakıyorum biliyor musun.
Dünyanın en güzel kadınının uyuduğu evin olduğu yöne bakıyorum, çünkü benim güneşim tam dört senedir oradan doğuyor ve beni hiç ışıksız karanlıkta bırakmadı.
Yaşayabileceğim tüm sabahlardan vazgeçebilirdim, seninle bir güneşin doğuşunu izleyebilmek için.
Biliyorum belki merak edersin diye, fotoğrafı şuan çektim ve paylaştım sen bu mektubu okuduktan sonra fotoğrafı nerede bulacağını biliyorsun ( pusulam sensin onu da bulursun ) evet sonunda sen de görebileceksin, bu şehirde en güzel güneşin hangi taraftan doğduğunu..
"Sonlara doğru"...
Küçük bir şey daha dileyeceğim.
Bilmiyorum belki geçen zaman içinde unutulmaya yüz tutacağım..
Seninle belki aynı anları paylaşamayacağız, denk gelemeyeceğiz, ama dilerim ki, aynı anda aynı şarkıyı dinlemeyi, aynı filmin repliklerinde buluşmayı, bir tiyatro oyununun sonunda alkış tutmayı, bir şiirin en güzel mısrasında buluşmayı ve bir kitabın ortasında denk gelmeyi çok isterim.
Ve bu söyleyeceğim anları tekrar hatırla, seni dışarda ilk kez kafede gördüğüm an bir şeyler içerken, parkta polenle yürürken, sahilde fotoğraflarını çekerken ve karşılıklı yemek yerken ( pardon bu bakışmalı oldu biraz )
Tıpkı Cemal Süreyanın dediği gibi işte
"Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda hangi şarkıyı duysam bizim için söylenmiş sanki"
"Unutulmayacak çok şey var"
İlk dokunuşu, ilk sevmeyi, seni öptüğüm ilk anı, kaçak çay içişimizi, gülüştüklerimizi, saçlarına dokunduğum anları ve zamanın farkında olmayıp ben de unuttuğun nesneyi ( detayı asla söylemeyeceğim, hatırlayacağını düşünüyorum )
Hatırla demişken seni her düşündüğümde Oğuz Atay'ın şu cümlesi gelir aklıma:
"Kendimle konuşurken bile onun hoşuna gitmeye çalışıyordum"
Bu yazı hep burada kalacak, okumak istediğin zamanlarda gelip kendinden bir parça bulacaksın, ve senin için nice şiirler burada olmaya devam edecek ( kendi şiirin dahil - hı bide her şiirin hikayesi kısmında bir parça müzik olacak şiirden sonra onu da dinlemeyi unutma) bunları okudukça tebessüm ederek mutlu, keyifli, huzurlu hissetmeni ve sana iyi gelmesi diliyorum..
"Bugün çok farklı bir gün olacak"
Bu mektupta çok özel tarihler var sadece ikimizin bildiği.
Şimdi bir tarih daha ekliyorum, hayatımın akışını değiştiren güzel kadın.
Bu mektup edebiyat, tarih, felsefe, coğrafya ve daha aklına ne geliyorsa yeryüzündeki çoğu dönüm noktasından daha fazlasını hak ediyor.
Yukarıda da anlattığım gibi, 21 Aralık yani en uzun geceyi hayallerimin kadınını yazmaya başlamak için bir milat olarak seçtim ve şimdi en uzun gündüzü yani 21 Haziran'ı da dünyanın en mükemmel kadınının kendisine yazılan mektubu okuması için seçiyorum..
Bu tarihte bu mektubu okuyor olmanı diliyorum ( 21 Haziran 2022) şimdi tam zamanı..
Tıpkı "Fil Saati'nde" geçen bu cümle gibi (bazı şeyler için zaman şimdidir, öncesi erken sonrası ise geçtir..
"Sonu olmayan hikayem"
Bu aralar geceleri çok geç yatıyorum, uyku tutmadığından değil gözlerimi açık tutmaya değdiği için geçen zaman, hatta bazen uyuya kalıyorum kızıyorum kendime keşke biraz daha kalsaydım diyorum.
Çoğu zaman insanlarla konuşasım gelmiyor ama seni evdeki perdelere bile anlatasım var..
Seni ve içinde senin var olduğun bu hikâyeyi yazmayı çok sevdim ben
Daha önce böylesine bir mektubu hiç yazmadım, bana yazdıracak birinin varlığından da bihaberdim, ta ki sana denk gelene kadar.
Seni daima özenle yazıp anlatacağım, gökyüzüne, denizlere, kuşlara, yollara, çiçeklere, iyi çocuklara kahverengi bozkır topraklara..
Kendim olmam için ben de eksik olan tek şey senmişsin.
Yaşamımı şekillendiren bütün değerleri önemsiyorum.
Bir noktadan başlayıp tüm dünyayı dolaşsam muhtemelen yine aynı noktaya geleceğim, yolun başında da sonunda da hep sen varsın ve bütün yollarım daima sana çıkacak.
Hayatta bazı şeyler dağınık bırakılabilir, geri dönüp bakılmayabilir, umursanmayabilir lakin ben bu hikaye içinde yaşanan sevgiyi, aşkı ve diğer tüm özel anıları geride bırakamazdım, bu hayatım boyunca güzel şeylerin daima var olduğuna ve yaşandığına dair inancım olarak kalacak.
Evet, "Dileğimmm" geldik hikayenin en can alıcı yerine, bize ayrılan sürenin sonuna geldik..
Seni son kez gülerken gördüğüm sahneyi hayatımın sonuna kadar hafızamdan silmeyeceğim, şu hayatta her şeyi unutabilirim yaşadıklarımı, anılarımı, geçmişimi belki hafızamı bile kaybedebilirim ama o gülüşünü, gözlerini ve bana son kez bakışlarını hayatımın son anına dek hatırlamak istiyorum. Yaşamımın her noktasında senden detaylar var ve bunlar hiç sonlanmasın istiyorum.
Henüz aklımda iken sana bu şarkıyı armağan ediyorum sevgilim..
"yağmur yağsın isterdim bu sabah" dinlemeyi unutma bak sakın..
Ve bu cümleyle en özel mektubuma veda ediyorum.
"Bir sahil kasabasının en güzel gün batımını senin gözbebeklerinde sonlandırmayı diliyorum"
Bu mektup milyonlarca kez okunacak, o arada belki yeni şehirler inşa edip, yeni kıtalar keşfedilecek, belki yeni gezegenler bulunacak, nice güneşler doğup batmaya devam edecek, ama kalbimiz hep burada kalacak, aşkla, sevgiyle, hasretle..
Tarih: 14 Mayıs 2022
Saat: 00.00
Yer: Kuzeyde Bir Aşk Kasabası
Son söz: Göğe Bakalım
Kayıt Tarihi : 20.5.2022 02:01:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
#Her aşk güzel bir sonu hak eder.. Buradaki şarkıyı üçüncü kez değiştirdim en son bu şarkıda karar kıldım kadınım.. https://youtu.be/cI9Ev_aPxNA
TÜM YORUMLAR (4)