Pençelerinin arasına sıkıştığımda hayatın,
"Yol yok, dön geri!" deyip yola vurulduğunda ayaklarım,
Son umudum sensin...
Durdum, baktım göz ucuyla olan biten her ne varsa.
Kavradım, anladım, çoğu duygu ve ilke azınlıkta.
Lakin ben, nereye baktım?
Fütursuzluğun yüz bulup boş yerlere arsızlığı yerleştirdiği topluma mı?
Sözleriyle, gözleriyle iman edip, çarenin yerde değil Rab'de arandığı halka mı?
İyiye bakar ve kötüyü yok sayarsak düzelir mi bazı şeyler, en azından kendi nezdimizde?
Yoksa iyilikten yoksun her kavram "Ben varım, burdayım!" diye açık açık propaganda ederse körlüğümüzü anlar mıyız olanları ve sonrasında sıra sıra olacakları?
Şimdi çaresiz olanlar onlar ve kurtuluşa eren biziz diyebilir mi gönlü rahat biri bile?
Bu hikayede acınması ve teselli edilmesi gerekenler kimler?
Şanslı şanssız, kötü iyi, refah içinde ve acı içinde olanları gözler görülebilir bir farkla kim ayırt edecek?
Sen mi, ben mi, biz mi?
Sadece iş bize sıçrayınca mı mesul olacağız her zulümden?
Zulüm Araplarda da, Türklerde de, Hintlerde de zulüm değil miydi?
Birinde ölen insanlarla diğerinde ölen insanların değer farkı neydi ki?
Mazlum, zulme maruz kalana denmez mi?
Bunu kim, ne için ayrıştırıp kalıplara sokabilir?
Bu suallerin dışında en önemlisi ve kafa yorulması gerekende şudur..
"İnsan olmak, ne demekti?"
Kayıt Tarihi : 3.6.2025 13:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!