kendi halinde şair
Ayak seslerimiz duyulur yerin altından,
Uyanır Ergenekon’un kudretli yankısından.
Dağlar titrer, taşlar söyler adımızı,
Kurt ulur, Tanrı da duyar andımızı.
Kalbimdeki aşkı
seni bekleyişimle süsledim,
bir sesin yankısı gibi
uzayıp duran gecelerde.
Adın,
karanlıkta unutmayan bir ışık oldu
Ben mest-i ilâhîyem, mey-i aşkı nûş etmişem,
Ne akl u idrâk kaldı, cümle nâr olmuşem.
Sordılar kim: “Ey Mecnun, bu ne hâletdür sende?”
Kara bir leke düştü kutlu toprağa,
Zehirli bir nefes sardı otağı.
Türk'ün davasından kaçanlar oldu,
Kızıl rüyalara dalanlar oldu.
Türkçülük çilesi, kükreyen sesim;
gerçekten o gün parkta tesadüfen mi karşılaştığımızı sandın?
seni görmek için oraya geldiğimi düşünemedin mi?
o bankta yan yana oturduk
bir şeylerden konuştuk, havadan sudan
ama ben her cümlende başka bir dünya duydum
istediğin her şeyi al benden güzelim
gözlüğümü, kitaplarımı, bu yorgun kalbimi
hatta şu eski sinema biletlerini bile
(burada bir şiir başlamalıydı)
ama senin ilgisizliğin yüzünden
başlamadan bitti.
birinci bölüm: aşk
– silindi.
Bir hayal değil bu, ataların andı,
Yıldızlar şahittir, ufukta yandı.
Turan’ın ülküsü, sönmez bir alev,
Milletin gönlünde ebedî hedef.
Kök-Türk’ün ocağı, Oğuz’un solu,
Geceyi boğan suskunluk gibiydim,
Ne intikam kaldı içimde ne merhamet.
İnsan dedikleri sadece hayalmiş,
Gölgesi bile gece olunca ihanete döner.
Kırık aynalarda gördüm kendimi,
Bütün kalabalık susuyor
susmayı bile beceremiyor aslında
çünkü sustukça
elleri daha hoyrat çırpıyor.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!