Merhaba sevgili günlüğüm ✍🏻 merhaba, nasılsın canım benim?
Vay, cıkıs, triplere bak; triplere!!!
Aaaa aaaaa…
Aaaa, arkasını döndü, bak sen hele!
Peki, sen bilirsin; hoşçakal o zaman çıkar giderim ben de ✍🏻 hıh!
Trip mi istiyorsun al sana trip!
Hale bak yaa; derslerden başımı kaldırıp sana, kollarına koşmuşum, dedim ki başımı sevgili günlüğümün omzuna dayayım da huzur bulayım!
Hoşgeldin, safa getirdin demeni beklerken, hevesimi kursağıma dizdin..
Nasıl karşılanıyorum ayıp ama!
Şuraya bak. Ben ne hayal ediyorum, sen ne haldesin!
Ah ama özlem derdinde olduğunu da ayrıca bilmekteyim.. Tribine, gözlerinin sitemine hak vermemem mümkün değil.. Sil gözlerini, bende çok özledim seni..
Çıkıp gidemedim işte bak: sözde kaldı benim tribimde.
Elimin altındaki kaleme hasretim günlerdir..
İçim titriyor yaz yaz diye… Akşamlar hızla oluveriyor sanki birdenbire ya da, bana mı öyle geliyor..
Sensiz akşamlar iki büklüm sağıma dönüp uzanıyorum koca yatakta… Belki yatakta şikayetçidir benden: hım ne dersin?
Hemencecik geliveriyorsun çocuk gibi uzanınca ben, o duygu oradan, bu duygu buradan, günlük olaylar akabinde kalk hadi yaz diyorsun diyorsun da; zihnime Fen’i yerleştirme derdim birden kapatıyor gözlerimi..
Mavi Yıldız’da aklım kaldı günlerdir…
Kırk bin santigrat sıcaklığında düşünebiliyor musun ihtişamını?
Azıcık sıcaklığa muhtaçken bizler…Güneş’e dikmişken gözlerimizi gözlük camları ardından.. Sübhanallah/ Elhamdülillah/Allahuekber demekten zerrelerim kıyamda, tesbihte.
Ne basit şeylere kafalar yoruluyor, evren dururken ve bir adım, bir adım daha gideyim diye düşünmek yerine..
Veya bir sayfa, bir satır daha yerine hemstır gibi dönme dolaba kondurulmuş; belkide bu yüzden arayışlarımız var…
Herkes kendi arayışı içinde… Ne kadar bilgiye aç olduğumu gördüm ve ne kadar susuz olduğumu ki öğrenmekten kendimi hiç alıkoymadım..
Hep merak ettim ilimi, bilimi… Hep merak ettim edebiyatı, felsefeyi.. Merakımı her zaman besledim, yeşerdi, filizlendi, budaklar verdi demek ki dedim bir yerlerde kök var!!
Köklerime sesleniyorum, daha yapacak çok işim olmasada, öğrenecek, kalemi kağıda vura vura yazacak çok şeyimiz var…
Bazen diyorum ki; yüzmede yarışçı kimliğimi bu yıl noktalarım: yeter yani bana… Otobüsün diğer tarafındaki güzellikleri kaçırmaya değmez, bence bu böyle..
Biliyor musun sevgili günlüğüm✍🏻
Ramazan ayında sahura hepi topu dört kere falan kalkmışımdır, iftar yemeği ile ertesi günün orucunu çok kereler tuttum; neydi efendim, uykum bölünmesin…
Uyku besinlerin en değerlisi sanırım bu yaşlarda iyi de karar vermişim..
Çok sakin geçti mübarek ay televizyon açmayınca..
Kendime ayırdım tüm zamanları bir şey itiraf edeyim mi sana: öyle özlemişimki kendimi: uzak kalmışım dünyanın hengamesine koşup, her şeye yetişeceğim diye.
Aslında öyle değilmiş…Dünya; bedenimdeymiş..
Bedenim ise ruhuma elçi üstüne, elçiler göndermiş. Beni ne zaman görecek diye sorup duruyormuş.. Daha neler neler anlattı ruhumda o yüzden mi nemliydi hep gözlerim dedim… Aslında ruhuma her zaman vakit ayırdığımı düşünürdüm… Bedenim sır vermiş belliki ağzı sıkı ruhum benim… Ben senden razıyım; Allahta razı olsun.
Sahi, sen en son ne zaman aynaya baktın sevgili günlüğüm?
Senin aynan benim biliyorum, bile bile bu soruyu yazarak kendime soruyor felsefe yapıyorum..
En son ne zaman şefkatle dokundun ellerine..
Düşünmek güzeldir, kendine dönmek, kendinle zaman geçirmek hayatın en güzel anlarıymış düşündükçe daha iyi anlıyorsun…
Yalnızken kendinle geçirdiğin zamanlarda, benden bir ben daha doğduğunu görebilmek bunu anlatmada kelimeler hakikaten kifayetsiz kalıyor.
Yalnızlıktan ne diye şikayet ederki insanlar?
Yalnızlık kadar güzel bir şey mi var dünyada?
Başını gökyüzüne kaldırabiliyorsun, nereye bakıyorsun gibi basit soru kalıplarından uzakta, gökyüzü seriliyor ayaklarına…
Astronot veya Kozmonot ikisi de hoş aynı şeyde; onların kıyafetlerini, oksijen tüplerini takınmadan dünyayı soyunup çıkmak varken; ne diye insan arayayım ki yanıma, yöreme söyler misin?
Bir kötü tarafı varki; söylemeden geçemeyeceğim.
Uzayıda kirletti insanoğlu!
Sağdan, soldan, enlemesine, boylamasına uzaya gönderilen araçların atıkları arasından yıldızları seyretmek: gezegenleri gözlemlemek sanki dünyadakinden daha zor ve üzücü..
İnsan işte; evreni mahvetmek için yaratılmadı ama evreni mahvetmeye yeminli varlık…
Davulcunun tokmağı, deriyi yırtarcasına yumruklarken
bile pikeyi çektim başıma, uyanmak istemiyorum hayat madem rüya, karanlık mıydı gerçek olan o vakit?
Sabah ezanına 10 dakika kala bir bardak su ile aldığım ilaçlar, yemekten sayılmaz sevgili günlüğüm✍🏻
İftarda yediklerimle ertesi günün orucunun hafifliğini anlatamam, müthiş güzel bir his… Acıkmıyor, acıkmadığım gibi susamıyordum da… Ne garip bir Ramazan ayı geçirdim fakat sensizdim işte. Halbuki avuçlarımdaydın hep, hep oradaydın sağ avucumun sıcaklığıydı yanağımı gül gibi açtığın..
Özlüyor işte insan, özlem yüklü..
Sana, senden önce Babacığımın omzuna, sıcacık sevgisine, ellerimi şefkatle tutan sevgisine hasretim, öyle bir özlemki burnumun kemiği sızlıyor Babam geldikçe aklıma…Nurlar içinde uyu sevginde cimrilik yapmadın.
Sen, cimrilik ne nereden bilecektinli Babacığım..
Paranın, p’si anılmazdı evimizde.. Adamdın çünkü; bir adamlar, bir de erkekler var bilirsin hayatta…
Adamlar bir damla suyun taşıyıcısı, adamlar!
Her bir canlı, bir damla sudan yaratılmadık mı?
Bazen diyorlar ki sevgili günlüğüm✍🏻 cesurca şeyler yazıyorsun… Neden yazmayayım?
Ayıp mı?
Niçin ayıp?
Cevaben diyorum ki;
cümleye nereden baktığına bağlı.. Seninle benim aramdaki fark ne biliyor musun ?
Susuyor:
Varsa bir kalemin çıkar karşıma!
Yine susuyor, susuyorlar ama fikrin var diyorum!
Kalemin özgürlüğüne laf ettirmem!
Çünkü bu benim ve kendime ait her şeyin Allahtan sonraki sahibiyim..
Kalemde var; dil’de var çok şükür..
Baba sevgisiyle büyüyen kız çocuklarının yeryüzünde korkacağı bir şey yoktur.
Sevgiyle örtünün geceleri, sevgiyle açılın sabahlara, yüzünüz her daim gülsün koca yürekli adamlar..
Hele bir de Kız çocuklarınız varsa; doya doya sarılın kızlarınıza. Kalplerinizi okuyor kız çocukları…
Boşverin bu devrin geçim derdiymiş, oymuş, buymuşları boşverin.. Allahın lütfu kız çocuklarımız var oğullarımız var gerisi laf-ı güzaf..
Kimseyi sevmedim, sevemedim.. Bir kırtik sevgi tattıracaklar diye; hesap yapanları gördüm.
Bayağılığın biri bin para..
Mal varlığımı merak edenleri gördüm sevgili günlüğüm ✍🏻 inanır mısın?
Açma o güzel gözlerini öperim bak gözlerinden..
Seni ne kadar çok seviyorum..
Yaa; öyle işte ben sana demiyor muyum ara sıra insan olmak, zor zanaattır.
Güneş doğduğu yönü mü değiştiki.. Erkekler renk mi değiştirdi.
Ya da erkekler hep vardı.. Ama “Adamlar” onlar geceleyin gökyüzüne başını kaldırıp baktığında kalbine kayan yıldızlar gibi parlaklık saçarlar; işte onlar “Adamlar”!
Yazarız elimizden geldiği kadar “Adamlar”ı yazarız ✍🏻 devamında… 1. Bölüm
Hülya KırklaroğluKayıt Tarihi : 6.4.2025 21:08:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!