Uykusuz kum saati, denizlerin yerine
Sonsuzluk havuzuna akıyor bir kenarda
Günleri sayan takvim, saçımın tellerine
Eskittiğim yılları takıyor bir kenarda
Gün odama süzüldü suratını asarak
Dipsiz kara boşluğun unutulmuş yerinde
Boyun büküp çatılan kaşlar gibi yorgunum
Zamanın gerisinde, hiçliğin eyerinde
Sağa sola eğilen başlar gibi yorgunum
Büyürken kozasında rengarenk kelebekler
Bir zamanlar dünyamı sendin ısıtan güneş
Sendin ruhumu çalıp, kalbimi yakan ateş
Benle tavaf ederdi bu şehrin ışıkları
Kıskanırdı sevdamı soytarı âşıkları
Bin bir tilki kafasında,
Facebook sayfasında,
Gezer çağın magandası
Sosyal ağın ortasında.
Cebinde yok on parası,
Hüzünler yuvasını arayan bir kuş gibi
Kirpiğimin ucuna tünedi baykuş gibi
Düşüyorum gözümden, damla damla akarak
Kendimi arıyorum aynalara bakarak
Bana bakan bu gözler eskisinden yabancı
Yüreğimde uçmayı düşlerken kelebekler
Sınır karakolları gibi tetikte bekler
Çürümüş belleğimi kürtaj etse de ebe
Gel gör ki bu hudutsuz aklım isyana gebe
Boynuma dolandıkça kaderin ağ yuları
Göğe karargâh kurdu yağmur yüklü bulutlar
Yıldırımları tutan ellerden korkuyorum
Yırtılırken rüzgârlar, suya düştü umutlar
Toprağı boğup yutan sellerden korkuyorum
Kazıyarak göğsümü koydular kızıl kana
Gönül kahpe, akıl şeytan olunca
Vicdanlara od taşırmış karınca
Işık anlatılmaz âmâ devirde
Her söz yarım kalır eğri fikirde
Kurudu mevsimler boranda, karda
Yürek ülkesinde süren savaşlar
"Bir varmış bir yokmuş " sözüyle başlar
Efsaneler yazılsa da yoluna
Gurbet düşer her aşığın soluna
Sanırsın canandır canın yongası
Halk içinde Hak’la olmak devlettir,
Adalette ilk şart hâlis niyettir.
Gönül terazisi doğru tartarsa,
İbre sapmaz, edep yüze astarsa.
Fark etmez ne dini ne de lisanı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!