Biliyor musun sevgilim,
Bu beni terk edişinin tam üç yüz yetmiş sekisinci günü,
Ve ben hala yokluğuna alışamadım.
Kokun öylesine sinmiş ki evimize,
Korktum, camları açıp havalandıramadım.
Geceleri ayak seslerini duyar gibi oluyorum,
Sen git diyorsun bana
Sil ismimi beyninden
Sevdamı kalbinden
Kolay mı be güzelim kolay mı...
Sensizliğin acısıyla
Alındaki çizgiler
Yaşanan hayatın izleriymiş meğer
Bomboş, çizgisiz bir alın
Kaygısız geçen hayatın belirtileriymiş...
05 – 07 - 1998
Kerata hovardanın tekiydi. Bir kızı gözüne kestirdi mi ne eder eder tavlardı. Kız tavlama sanatı isimli bir kitap yazmayı bile düşünüyordu. Ta ki başına aşağıda anlatacağım olay gelene kadar.
Bizimkisi Mc Donalds’da hamburgerine yumulmuş mideyi doldurmaya çalışırken arada bir de kolasını yudumluyordu. Bunları yaparken de gözü her zaman ki gibi çevrede güzel bir kız var mı diye aranıyordu. O sırada kapıdan bir genç bayan girer. Yaşı 20 desen çok, 18 desen az, yaptığı makyajla kendisini daha da güzel gösteren, üzerinde pembe bir T-şört altında beyaz bir etek ama öyle bir etek ki beli incecik ama etek aşağıya doru indikçe bollaşıyor. Ayaklarında ise yüksek ama ince ökçeli pembe bir ayakkabı giymiş. Öyle bir yürüyüşü varmış ki bizimkinin tabiriyle, o yürürken çevredeki erkeklerin güm güm eden kalp atışları salonda yankılanır olmuş ya da bizimkisine öyle gelmiş imiş. Hiç kimse gözlerini ondan ayıramıyor hatta bazı bayanlar eşlerini çimdikliyor bazıları ise “Ben bunun hesabını evde sorarım” dercesine tehditvari baş sallıyorlarmış.
Tabii bizim Don Juan’in gözünden de kaçacak değil ya. Tam hamburgerini ısıracak, hamburger ağzında ısırdı ısıracak ama ağzı açık donup kalakalmış. Bir süre öyle sanki tren seyrediyormuş gibi bakan Don Juan nasıl olduysa kendine gelmiş. Kendine gelir gelmez de yemek tabağını aldığı gibi soluğu bayanın masasında almış.
Farksızım bir neyden
Acılarım hep hasretten
Binlerce yılın özlemi
Asırların feryadı gizlidir yüreğimde
Kerem benim, Mecnun benim, Ferhat benim
İnlerim duyan olmaz
Güneş ışıkları oynaşırken dalgalarla,
Okşar bir rüzgar gül yapraklarını,
Doğaya seranat gibidir kuş sesleri,
Ve ufukta güneş denizle birleşir,
İki sevgili gibi...,
Masmavi denizde kızıl dalgalar
Kızıl akşamlarda gönül serinliğim,
Mor gecelerde açan akşamsefam,
Şafak vakti gül yaprağındaki şebnemim,
Doğan güneşim, dünyaya renk verenim,
Yüreğimi ısıtan yaşama sevincim...
Hep sonbaharı yaşamaktan yoruldum
Artık baharları özledim
Hayat fırtınalarının
Yüreğimde çentik çentik
Açtığı yaralardan beslenen
Kanlı gözyaşlarım
Aslında bir maceraydı bizimkisi,
Hemi de gerçek bir macera!
Sonu bilinmeyen bir büyük macera,
Nasıl mı başladı?
Anlatayım…
Toprak mı bize küsmüştü,
Asude geçerken ömrüm
Sine-i dergâhımı delen bakışların
Gönlü Gülizar’ımda gül-i hazan oldu
Efkanı, firakı bilmezken kalbim
Her an hicranınla yanar oldu...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!