Yıldızların şavkının vurduğu
Issız bir çöldeyim şimdi.
Özlediğim sensin desem
Tası tarağı toplayıp gelir misin yüreğime,
Gözbebeklerime gülüşlerini
Yansıtabilir misin sevgili.
Son Ağıt
Bu, kendim için yazdığım son ağıttır, bilesin.
Küllerimden doğan bir sessizlik konuşuyor,
Hüznün derin kuyularında yankılanan
Bir veda ezgisi gibi.
Bin kez tövbe etsem
akşamı iple çekiyorum.
şişedeki o asil duruşu seyretmek için.
Sadece ben ve o
Aramızdaki büyük aşkı
Şimdi gurbettesin unutma.
Sesiz sedasız geldiğin bu yerde çılgınlıklar nafile bilesin.
Hayatın sana devrettiği bu misyon senindir artık.
Bir acı birikiyorsa yüreginde paylaşacak bir isim olmalı yanında.
Ben kimim neyim, nerden geldim hangi kimlikle bilmiyorum.
Dört tarafı duvarla kaplı karanlık bir odadayım el yordamıyla yokluyorum duvarları çarpa çarpa.
Oda bomboş. Benden başka kimselerde yok.
Bir çıkış geziyorum, bir delik bir ışık veya bir ses nafile dolanıp duruyorum karanlıkların ortasında.
Ayaklarım çıplak el yordamıyla vücudumu yokluyorum giyisilerim de almışlar Üşümeye başladım nasıl bir girdabın içersindeyim bilmiyorum.
Neredeyim bulunduğum yere yoğunlaşıyorum. Burası bir hücre değil hücre olsa sidik kokusundan bilirim.
Şiir zamanı
Yaşanmamış Çocukluğum
Yolda bir çocuk görsem,
Annesinin elini tutmuş,
Bu gece senin yokluğunda dolaştım evreni
Bir kadının çıplaklığı kadar saf ,narin, sonsuzluğun bilinmeyen yerlerine kanat çırptım.
Yıldızlar arası derinden kahkahalar atarak, veya umarsızca ateş toplarından geçerek, bazen de kara deliğin içine girip, beraberce kaybolmak ve anın mucizesine kendimizi bırakmak istedim.
Ne oldu gök kuşağındaki renklere.
Gözlerindeki pırıltıya, enerjiye, karabulutlar mı sindi.
Yokluğunun dayattığı sözcüklerin başına acı kelimesi mi oturdu.
Bir yunusun uçma isteğiyle benim özgürlük anlayışımın ne farkı var ki.
Karanlık ölüm gibi, yalnızlığın habercisi, ürkütücü ve yok edici. Karanlıkta kaybolmak, dehlize daha daha derinlerde kaybolmak gibi bir şey, “karanlık”...
Sessizlik, yalnızlık içersinde, tek başına yol almak; zor gelse de yola devam diyor içimden bir ses yola devam. “Yola devam” bir partinin sloganı gibi oldu düşünürken güldüren. “Yola devam” doğanın insana biçtiği misyon. “yalnızlık”....
Solumda ormanın ürkütücü sesizliğini bozan hayvan bağırmaları ve sonrasında cılız inlemeler, belli ki yasalar bizdeki gibi işliyor güçlü olan diğerini yok etmesi gibi.
Orman karanlık ve ürkütücülüğün yanında, aşk şarkıları söyleyen bülbüle , rüzgarın ıslık çalarak eşlik etmesi. İşte bir yandan karanlık, korku ve yalnızlık diğer yanda güzellik “yola devam”.
Şeyhmus idrisoğlu
Zamanı gelince gel bana,
kimsenin bilmediği bir yere...
Belki bir sahil kasabası olur,
belki de dağ başında bir baraka.
Şehir çok uzak olmasın,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!