Gönlüm alabildiğince özgür şimdi
Bir başıma çıkıp dağlara otağ kurabilirim
Yağız atların üstünde dilediğim an
Şaha kalkabilirim
Rüzgarla kardeş olup var gücümle
Savurabilirim dilediğim her şeyi
Gözlerin yemyeşil,
İlkbaharsa;
O halde,
Saçların da ikinci bahar
Sonbaharım...
Ne bir çiçek, ne de kelebek
Ne oynayan çocuk, ne de bir bebek,
Ne şakıyan bülbül, ne koşan köpek,
Öyle bir sevda ki; yaratılmıştan öte...
Ne annemin aşkı, ne kardeş sevgisi
Yok olan her şey gibi o da yok oldu
Benim saçlarıma aklar boşuna mı doldu?
Gülen gözlerimin feri ne diye söndü?
Yok olan her şey gibi o da yok oldu...
18 Eylül 1995
Neden sevgilim, neden bu ayrılık?
Hani ertesi yıl buluşacaktık?
Kaç ertesi yıl ve yıllar geçti
Neden sevgilim, neden bu ayrılık?
Her güneş doğuşunda yeni bir umut
Mavi gözlü yavru için değil
Kara kaşlı yar için değil
Annem, babam, kardeşim için değil
Yalnız benim için gel
Gel ölüm gel! Senden korkmuyorum ki...
Ömür törpüsü oldu yıllar, bedenim soldu
Ağardı saçlar gözlerim hüzün doldu
Yaşadım mı? Yaşıyor muyum? Anlayamadan
Ardı ardına geçiyor yıllar hiç acımadan
Sanki koşarcasına ardına bile bakmadan
Amansız bir yolculuğa çıktım
Bir elimde gururum, bir elimde sevgim
Yolculuk boyunca ne virajlar atlattım
Ne gel-gitler yaşadım
Büyük ümit ve hayaller içinde
Yoktu inancım söylediğin sözlere
Taşranın tozlu dar yollarında
Renk renk çiçek açmış dallar altında
Beraber yürüdüğümüz günleri anımsıyorum
Ne dağları kaldı, ne bayırları aşamadığımız
Kekik kokulu kırlarında koşuştuğumuz
Hep vermek, hep vermek, hep vermek...
Almanın ne demek olduğunu öğrenemeden
Bu dünyadan çekip gitmek....
18 Eylül 1995
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!