Ne kalbde bir nişân, ne gözde bir harâbât,
Bir eski hâtıra, sükûtta mest-i hayrât.
Leyâl-i mâzide döner feryâd-ı pinhân,
Ne hüsran eksilir, ne düşler biter aslâ.
Bir sîret-i hayâl gibi akseder derûnâ,
Kapanmış aynada bir hâb-ı dehr-i pünhân.
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
Devamını Oku
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.




Nişân :İz, belirti, işaret
Harâbât : Viranelik, yıkıntı; mecazen “perişan hâl”, “harap olmuş yer
sükûtta mest-i hayrât : Sessizlikte hayretlere dalıp kendinden geçmiş
Leyâl-i mâzide : Geçmiş geceler, eski zamanların geceleri
feryâd-ı pinhân : Gizli çığlık, içten gelen saklı feryat.
Bir sîret-i hayâl : Hayalin iç yüzü; hayalden ibaret bir öz
akseder derûnâ : Hayalin iç yüzü; hayalden ibaret bir öz
bir hâb-ı dehr-i pünhân :
• hâb: uyku
• dehr: zaman, dünya
• pünhân/pinhân: gizli
Nihân :Gizli, Saklı
râh misâli : yol misali
Bir zıll-ı matemdir : bir yas gölgesi
hayâl-i gamzîn : Hüzünlü hayal, gamlı düş
revân olur dil-i bîzâr : Usanmış gönül akıp gider
nâzik nîşân-ı âh : Ahın ince izi
bahâr-ı zîbâ-yı : Güzel bahar, zarif bahar
sükût-i derûnî : İçsel sessizlik
sessiz inkisâr : Sessiz kırılış, sessiz incinme
âşiyân : Yuva
tekâmül : Olgulaşma
meftun : Tutkun, hayran, kendinden geçmiş
usûl usûl sergerdân : Yavaş yavaş dolaşan, avare gezen
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta