Merhaba Efnan,
Yirmiüçlük bir körpe bedenin, köhneliğinden,
Ağzını açıp tek bir kelam etmemiş,
Ve yıllarca dolmuş bir ruhun, taştığı son demden merhaba.
Ve merhaba Efnan,
Üzerime çöreklenen ağrıdan, uyuyarak kaçtığın vicdanından,
Ve karşılaşmak dahi istemediğin gecelerin herhangi birinden son defa Merhaba.
Kalemin hüzne, tövbe'nin akla, pişmanlıkların başa, sokakların kurda kuşa, hırsıza ve puşta kaldığı,
Günahların sessizleştiği, herkesin içine kapandığı, derdiyle kaldığı, çaresizliğini hatırladığı ve yalnız kaldığı geceden yazıyorum.
Siren seslerinin gecenin huzurunu bozduğu saatlerdeyim,
Aklımda neyi tuttuğumu bilmiyorum ama aklımı tuttuğundan haberdarım.
Şimdi yıldızlar var gökyüzünde, en parlayan en yalnız.
Görüyorum bunu. Bu mudur bunun kaderi?
Hep iyi ve güzel olan, hep yalnız mı kalır?
İyi de, ben güzel değilim ki, iyi de değilim.
Ya nedir bu yaşadığım?
Neresindeyim yaşamanın? Hangi mutluluğa geç kaldım?
Hangi mükafata erken davrandım?
Soluyor içimde açmaya hevesli güller.
Bir damla yağmur düşmüyor üzerine.
Gözlerimden akıyor yağmurlar toprakların alnından öperek.
Sabahına yetişir miyim bu gecenin bilemem ama;
Hevesi de yok artık sabahların.
Güneş umutsuz doğuyor,
Ben güneşe darılıyorum.
Bitmeyecek biliyorum,
Ama gidiyorum.
Kalmakla kalınmıyor,
Gitmek ile bu defa gideceğim.
Sana son kez "Elveda" demek istiyorum.
Yoo hayır, ellerine veda değil, çünkü ellerinden hiç tutmadım.
Ellerinden tutsaydım eğer,
Tutsaydın eğer ellerimden....
...
Sustum tamam.
" Başa döndük yine " dememen için sustum.
Hiç konuşmadığım gibi.
" Elveda ".
Bu "elveda" benden değil, senden bana.
Doğmamış çocuğumuza, yaşanmamış mutluluğumuza,
Yarınlarımıza, sabahları alnından öpüp, sevgi sözcüklerini savuramayacağım odamıza.
Çayımıza, kederimize, gökyüzümüze, kitaplarımıza, gözlerimize".
"Elveda".
Ondört'lük bir hikâyeyi sırtlandığım, günahını omuzlarıma aldığım,
Sevilmemenin onursuzluğu ve ezikliği ile kaldığım bir hayat ile "elveda".
Mutsuz bir son değil, sonsuzluklar seninle olsun.
Dilerim, derdim vesile olur, vazgeçmeme.
Dilerim, mutlu olmazsın artık.
Parlayan yıldızlar, kuş sesleri, minik çocuklar,en tatlı baharlar, ve bir gül bırakıyorum sana ve birde dikensiz bir gönül;
Gül'ü kokla,
Gönlü sakla.
Gül solunca, gönül dolunca ölür.
Kayıt Tarihi : 14.3.2017 05:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!