Bir yer, bir an
Bir dokunuş
Seni çıkartıp getirir hayattan,
O gözlerinde milyonlarca bakış
Beşik gibi sallar gökler
Sallanan bir yaprak gibi rüzgâr
Toprak eşilir
Bekler, ana rahmi gibi
Bir tohum düştü düşecek
Bir yolcuya gebe,
Rahmete açılan kapılar
Sükûnete erecek
Belki habersizdir gözbebeklerinde ki güneş
Birilerinin dünyasına her sabah doğduğundan
Belki habersizdir göğe saçılan yıldızlar
Senin o upuzun saçlarından savrulduğundan
Belki habersizdir yağmur damlası bakışların
Başörtüsü gök kubbenin, bir çiğ gibi zaman
Savaşta ne suç, bir kurşun; vakitsiz üstüne sıkılan
Savaşan silahlar, savaşan ölüm, savaşan fikirler
Ölen çocuklar, ölen babalar, ölen anneler
Soğuktan üşüyen ellerimi cebime soktum
Bir nefes daha çektim o pis ayazından
İstanbul sana inat,
Yokluğumda boğazımdan arttırdığım
Üç kuruşa bir simit aldım
Sıcak bir çay içtim,
Özgürlük türküleri çığırırdık
Güvercinler salıp dört bir yana
Kardeşlik seni!
Gel yazalım dağlara
Gel başımı bağrına yaslayım
Adın barış olsun çocuk
Yıldızlar saçan gözlerin
Senin olsun
Hayalleri kırılıp
Ağlayan gözlerini ver bana
Sıcacık yanakların senin olsun
Aklıma reçel kavanozların geldi
Kapağını hep bana açtırırdın
Artık açmıyorum reçel kavanozlarının kapağını
Resimler çiziyorum
Ulu orta serpiştirdiğim boyalarla
Dürüstsüz, yamuk
Kanundu
Yalnız bir sokak köpeği gibi
Seni getirdi
Bitkindi, solgundu
Ürkek bir serçe
Tamburanın tellerine kondu
Sarı saçlı bir kız olur İstanbul
Buğday tenli bir oğlan
Taze odun fırını ekmeği kokar
Tuz kokar, gurbet kokar
Deniz kokar İstanbul
...
Sevmiyor demişti ya, sevmiyor demişti ya!
En son kopartırken
Yapraklarını papatyalar…
merhaba beğeniyle okudum.Serkan bey sevgi dolu yüreğini kutlarım.
harika... çok beğendim bunu. o kadar güzel anlatmışsınız ki..