Fenerlerin denize süslendiği
gecede,
gel-geç kenetlenelim desem
gitmelerinle yüreğim ağzıma gelmeden,
düşüncelere gömülsek
geçmiş gelecek arasında
Zatından öte bir gülüşü
olduğunu güneşin,
gidişini haber
vermeye gelen
hayal renkli
güvercinin
Kaç zamandır karşıtsın gönlümün sitemine,
Meydan okurcasına işbirlikçilerinle,
Ölümsüz vicdanın da (hoş) çakallığın,
Kırılgan dalından salınan uyuşuk devrimin,
Vermedin mi elini destursuz işgaline...
Cevapları sonsuz birkaç süslü soru-sözcük,
Fısıldıyorum sana özgü, sevgili - arkadaşım,
Kalabalık düzenin önünden asilce giden,
Hamal yükünce ağır düşüncemde ki başım,
Uğultulu bir rüzgar gibi şimdi derinlerinden,
Devrik güzergahımın tek bilinen adresi
Efilinde esen rüzgara dokunan saçların,
Yontucu debisinden yorgun açık nehirlerin
Girdapları içinde tek hamle pençe senin
Kalıntı tümcelerimden akar
Hani akla her geldiğinde rengi
mevsimlerden çokça sonra;
bir çift zeytin karası gözleriniz.
ne şiirler yazdırırdı
bir bilseydiniz!
Ömür denilen böyle birşey olsa gerek,
koca bir yılı bitirip,yeni umutlar eklemek
bir kaçı sevinir bir kağıt parçası ile belki,
diğerlerine heves olur diğer yılı beklemek
sorsan nasıl geçer bir ömür bana,
şansını bekliyorum isminin, elimde ki kağıtta, demek!
Aynı saçak altında beklerken
kentin yağmurunda;
bulutları kovalayan
masmavi gökyüzünü ve güneşi.
Ta ömrüme vuran
Desem ki gidelim hadi!
güneşi bahardan çalan
bir güz günü
tutup ellerinden…
gelir misin?
“nereye” diye sormadan…
Arkaik bir vaktin düş imgesinde
Kırılmış hislerimden derlediğim
Pembe -yakamoz ritüeli rengin
Zümrüt gibi ateşler ortasında…
Param parçalarım var yokluğun yoklamasında
Permalarını yamasam kapanır pişmanlığım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!