Serenat Şiiri - Ali Tutluoğlu

Ali Tutluoğlu
19

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Serenat

“Dostlarım; dünyada dost yoktur!”
Aristeteles

Katili sensin uykusuz geçen gecelerimin
Sensin uyuyamamamın tek sebebi
Karanlık gecelerimin en zalim faili sensin
Hani aşk yok demiştin, yoktur demiştin dostum!
Nasılda iki günlük arkadaşlığa değiştin dört yıllık aşkımı, emeğimi, hasretimi…
Hani inanmıyorum demiştin aşka?
Nasıl oldu da iki günlük arkadaşlığı tercih ettin tam dört yıllık bekleyişe
Bunlar fani şeyler, yoktur “aşk” diye bir şey
Hem de gülerek, dalganı geçerek saf düşüncelerime
Dostum geç bunları!
Bunlar gelip geçici şeyler demiştin…
Ve dört yıllık dostluğu iki günlük arkadaşına tercih ettin
İki kelimelik yalan dudaklarından döküldüğünde
Yazık ettin kendine, bana ve geçmeyen o zamana
Arkamdan unutursun demiştin ya
Sen bile şaşırıp kalırsın dedin ya, o kadar basitmiydi vefasız!

Sen iki günlük çıkmaya, görüşmeye değiştin tertemiz aşkımızı
Sen, şimdi şaşırttın beni gerçekten…
Başlarken birbirimize yalan söylemeyelim demiştin ya!
Dürüst olalım bu aşkta, dostlukta, arkadaşlıkta
Ben sana yalan konuşmam,
Sende, bana yalan söyleme demiştin, hatırlar mısın peri kızı!
Dört yıllık emeği, iki günde harama çevirdin.
Ve sen zorladın beni beyaz günahlara,
Sabahsız gecelere,
Sigara kokan nemli odalara
Sen benim en büyük günahım olduğunun farkında mısın?
Sen benim en temiz duygularımı karaya döndürdün
Şimdi vicdanın rahat mı?
Helal be sana köylü kızı
Nasıl da bakardın nazlı nazlı!
Bahar-ı ömrümü hazana çevirdin.

Sen beni bir uçurumun kenarına bıraktın,
İttin beni yalnızlık dehlizlerine
Yıktın bütün hayallerimi ve geleceğimi…
Bana zülüm ettiğinin farkında mısın Kızılcapınar’ın su yeşili?
Ve sen zorladın beni günahlara, şafağı olmayan gecelere.
Ben ki kaybettiğim duygularımı Urfa’nın sıcak yaz gecelerinde
Lacivert gökyüzündeki yıldızlardan sorarken
Sen beni unutulmuşluk deryalarında boğdun,
Karaköprü’den gurbetime giderken,
Arkamdan ağlayan on bir yürek bıraktığımda,
Sana geldiğim için teselli buluyordum.
Yollarında yoruldum, sana vurgundum,
Senin geçeceğin caddelerde nöbet tutuyordum
Aydıngâr’ın önünden geçme ihtimalinin yüzdesini
Yüreğimin hepsine vurmuştum,
Sen gelmeyeceksen eğer, “ölüm gelsin yar” diyordum.

Hepsi yalan oldu gitti şimdi geri dönmemek üzere
Senin için, senden dolayı güzeldi,
Özeldi Aydın şehri,
Şimdi senden dolayı unutulmuşluk denizinde kayboldu gitti.
Sebebim oldu deniz gözlerin, esrarlı bakışların…
Aşkın durağına,
Dolunay’a gelmez oldun yar!
Sana açık olan şiir cümlelerim yazılmaz oldu su yeşilim!
Şimdi senden gitme vaktiymiş meğerse;
Ve sen iki günde, dört yıllık emeğin mezar kazıcısı oldun.
Yolumuz buraya kadarmış demek!
Ne yapalım elden ne gelir tevekkülden başka Yüce Allah’a?
Acıya bağlandığımı, alıştığımı zannediyorsun değil mi?
Ben acıya bağlıyım zaten…
Hayır, hayır ben yalnızca Eyyüp sabrıyla yoğrulmuş bir Urfalıydım.
Sana, senden gelen her şeye, çekip gitmelerine ve uzaktan sevişine
Sabırlıydım, olması gerektiği kadar…
Helal be sana köylü kızı
Nasıl da bakardın nazlı nazlı!
Bahar-ı ömrümü hazana çevirdin.

Hatırlar mısın masmavi gecede nöbetteyken kulağıma fısıldadığın aşk sözcüklerini?
Sabaha kadar nemli yeşil gözlerinle yüreğimi yıkadığını,
Bana can suyu olduğunu o unutulmaz zamanı, Hasanefendi mahallesini ve Aydın Garını.
Sen istediğin için tertemiz duygularla, ellerimizin kenetlenmesini.
Yağmurun altında sırılsıklam ıslanıp farenjit olduğumuz,
O bembeyaz güneşli sabahımızı,
Hatırlar mısın yollarının iki tarafının göğe eren kavak ağaçlarıyla dolu olan köylü güzeli?
Giderken arkanda bir yanan bir yürek bıraktığının farkında mısın?
O güne, o iliklerimi donduran soğuk deli mart gününe,
Sitemim sana değil yaşanmaması gereken o kara, uğursuz güne.
Seni benden koparan Aydın’ın soğuk, o fırtınalı kara perşembesine
Aşkımın, avuçlarımdan bir beyaz kar tanesi gibi eriyip gitmesine.
Artık kimseye de açılamıyorum sana konuştuğum gibi
Senden dolayı kimseye sitem de edemiyorum
Ev arkadaşlarıma da anlatamıyorum yaşadıklarımı
Ve artık radyoda ki Hazan Yıldızı’nın da sesi de bir fayda vermiyor.
“Ağlama demenin de” bir faydası olmayacak biliyorum.
Helal be sana köylü kızı
Nasıl da bakardın nazlı nazlı!
Bahar-ı ömrümü hazana çevirdin.

Kahrolası mavi oda yalnızlığa çekerken beni
Duvarların bile gözleri yaşardı senin o sebepsiz gidişine.
Ve yoktur geriye dönüş,
Nehir yokuşa akar mı hiç?
Geçen zaman geri gelir mi sence?
Tam dört yıllık emeği, sevdayı,
Değiştin iki günlük hevese, rüzgâra…
Yakıştı mı Kızılcapınar’ın su yeşiline?
Gülüp geçiyorum, arkamızda kalan zaman dilimine hüzünlenerek
Yüreğim burkuluyor sana harcadığım zaman için
Olsun, demek takdir-i ilahi buymuş
Kadermiş…
Senin için tuttuğum aşk nöbetim demek buraya kadarmış ey sevgili!
Sen, ak yüreğimin en acımasız nesnesi oldun.
Bir vurgundu geldi geçti rüzgâr gibi
Bir bozgun, sonsuz bir mahpus yaşattın bana
Siyah saç kalmayan başımda, rüzgar ılık ılık esmiyor artık.
Savrulan duygularım, yanan yüreğim ve kedere razı oluşum
Tek tesellim Şafîî olan Allah’ım!
Ve dört yıllık emeğimi, iki günlük arkadaşına tercih eden sen.
Helal be sana köylü kızı
Nasıl da bakardın nazlı nazlı!
Sen bahar-ı ömrümü hazana döndürdün.

Yakışmadı Kızılcapınar’ın su yeşiline?
İnancım tam, yüreğim sağlam, gönlüm tok
Bu yara kapanacak nihayetinde,
Kılıç yarası gibi izi kalsa da vefasız!
Ya sen! Sen ne yaptığını bir düşün
Tam dört yıl yüreğimde bin bir umutla sakladığım
Tertemiz duygularımı, aşkımı ve kara sevdamı
İki günlük arkadaşlığa değiştin.
Bu yara sağalacak zamanla, yavaş yavaş biliyorum.
Ve senden kazancım yalnızca aşka sabır kalacak
Bir düşün vefasız, şimdi sen ne kadar rahatsın?
Düşünde karanlığın siyahlığında kaybol,
Yalnız odalarda kendi suçluluğunu haykır aynalara
Yargıla kendi kendini vicdan terazisinde
Adımı adının yanına kazıdığım gönlünden sil gitsin…
Bitmesi gerekiyordu,
Dünya sürgünümü uzatmadan bu işkenceyi bırak,
Bitsin yeter!
Vicdanında ki huzursuzluk bitecek zannetme
Artarak fırtınalara boğulacaksın
Yüreğin bir volkan gibi taşacak
Bana koşacaksın,
Kardeşin şahtan utanacaksın
Beni sonuna kadar bekletip, aniden terk edişine yanacaksın.
İşte o zaman ben senden gitmiş olacağım çok uzaklara
Mezopotamya’nın bakir topraklarına,
Şâzeli Ali Dede’nin aziz hatırasına
Sen ise aşkımın bir mezar kazıcısı olarak şahsi tarihime bir not olarak düşeceksin
Sen benim gecemin, şirin uykumun, bir sıcak gülüşümün faili bilinen meçhulüsün
Sen bembeyaz sözüne, yeminine kararlı olmayanımsın artık!
Helal be sana köylü kızı
Nasıl da bakardın nazlı nazlı!
Bahar-ı ömrümü hazana çevirdin.

Sen iki günlük arkadaşlığına, dört yıllık emeği feda ettin.
Yıktın kâğıttan kulelerimi, hayallerimi ve her şeyimi
Kan revan içinde bıraktın uslanmaz yüreğimi
Sana artık çok uzak bu yürek tââ okyanus ötesi kadar
Ve sana artık hiç gelmeyeceğim sonsuza kadar.
Artık gidiyorum buralardan sensizlik deryalarına…
Aydın’ın toprakları kadar bereketli olmayan insanlarına dönmemek üzere
Çünkü umuda gidiyorum, ışığa uçan can veren pervaneler gibi
Sen ruhumun en acımasız katili oldun
Yaktın, yıktın ve varlığımda yok ettin beni
Aşkın en onulmaz yarasına reva gördün sen beni
Ama ben senin suretini değil,
İnan ben aşkı sevmiştim ve acıyı sevmiştim her Urfalı gibi
Helal be sana köylü kızı
Nasıl da bakardın nazlı nazlı!
Bahar-ı ömrümü hazana sen döndürdün.

Ve herkesin bilmesini istediğim bir gerçeğim var artık şahsi tarihimde
Aşk böyleyse eğer sonu gelmeyen,
Sonsuzluğa özlemse aşk
Yöneldim yüce Allah’a ve sonrasında dua, dua ve yine dua
Zalimin zumlu varsa, seveninde yüreklere şifa olan Şafi olan Allah’ı var.
Ellerim, sabah namazında Bey Camide Şükrü’yle beraber semada…
Tatlı uykuyu kaybettiğimsin sen artık!
Günlerdir yorgun gözlerim şirin uykuya hasret kaldı.
Ama sana uzak,
Senden sürgün,
Sana inat,
Ve sana kapalı artık!
Ve gözlerimden uykular akıyorsa yeşil yeşil
Aydın garında trenler geçiyorsa acı acı öterek,
Seni benden uzaklaştırıyorsa vagonlar,
Sonsuzluğa uzanıyorsa soğuk demir raylar
Sebebi de sensin, müsebbibi de
Eğer kolaysa gel yüreğimi rahatlat
Adını sen koy, bunu bana anlat
Susmak çare değil, kapatmaz günahların üstünü
Yalanın açıklaması, yine de yalan olur bilirsin
İhanette mazeret olmaz
Saklanamaz hiç bir şey gün ışığından
O zaman öldürmeliyim bu aşkı içimde sonsuza kadar
Marazi duygularla ölmeli, gömülmeli tarihin ihanet dolu sayfalarına
Ölmek yakışır bu dermansız susuşa
Binlerce fırtına kopsa da içimde
Zamanın rahatlatıcı umanında erimeli bu an,
Ve sonra bana ise hayatı yaşamak düşer sağala sağala
Sana ise kaynayan vicdan azapları.
Ruhumu kasıp kavuran kızıl alevler,
Kor yağmuruna dönmüş sözler,
O sebepsiz fırtınalar,
O yalan dünyası,
İki kişilik aşkın dışarıda kalmış öznesi,
Yani ben,
Bir hiç olan sen!
Ve benim sevdam iki kişilik bir dünyaydı.
Yoktur bunda ne az, ne bir fazla
İşte bunun için ben sana çok fazla ve sana çok uzak
Sana ağır geldi bu sevda, bu deli yürek
Sen bunu kaldıramazdın ve gittin ötelere
Kendine yakışanı yaptın gönlümü çelen…
Hatırlar mısın asice, delikanlıca seni sevdiğimin fısıltısını?
Sana söylediğim, benim mahremim, senin helalin
Sana söylenen gerçek masum o cümleyi, o tertemiz şiiri
İşte ben seni asice, bir delikanlı yürek gibi sevmiştim.
“Bir kahveci çırağı”na yakışır gibi sevmiştim.
Ben seni “Terzinin oğlu”na yakışır gibi sevmiştim.
Ve şimdi ben seni öylesine değil
Gerçekten yüreğimin gökyüzüne çekmişim.
Sen artık peri masallarında anlatılan burnu uzayan bir Leyli’sin
Helal be sana köylü kızı
Nasıl da bakardın nazlı nazlı!
Bahar-ı ömrümü güze döndürdün.

Ve ölümler yakışır işte sana, bu yüreğimde
Ve yok oluş zamanıdır şimdi,
Ölümün görüntüsü bütün soğukluğuyla parmaklarımın ucunda
Ruhunda ise beni aldatan bir eksik…
Helal be sana köylü kızı
Nasıl da bakardın nazlı nazlı!
Bahar-ı ömrümü kışa çevirdin.

Yakıştı mı Kızılcapınar’ın su yeşiline?
Oldu mu şimdi sence su yeşili?
İnancım tam, yüreğim sağlam, gönlüm tok
Bu yara kapanacak izi kalsa da
Ya sen! Sen ne yaptığını bir düşün
Tam dört yıl yüreğimde sakladığım
Tertemiz duygularımı, aşkımı ve kara sevdamı
İki günlük arkadaşlığa değiştin.
Bu yara sağalacak zamanla, yavaş yavaş
Ve senden kazancım yalnızca aşka sabır olacak
Bir düşün vefasız!
Şimdi sen rahat mısın?
Rahatta mısın bir düşün?
Helal be sana köylü kızı
Nasıl da bakardın nazlı nazlı!
Bahar-ı ömrümü kışa çevirdin.

Ali Tutluoğlu
Kayıt Tarihi : 1.2.2022 13:47:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ali Tutluoğlu