İlkin aşkın düşecek bu merdivenlerden.
Sessiz gece nöbetlerine has göz yaşlarından
ve damla damla yaşlanışından
hiçe sayılarak düşecek o unutulmaz dediğin anlardan.
Aynı gün,
Siyah giymiş bu gün...
Kış gecelerinde seni sıcak tutan battaniyeni yakmış geliyorsun.
Buradan seçebiliyorum yüzünü.
Kolundaki akrebi yolunun üzerindeki bir uçuruma savurmuşsun.
O ise öyle bir siyah işte! ...
Gün geldi gelecek...
Sessiz soluksuz yürüyüşlerim aklımda,
ne adamdım ama!
Oysa gün,
o gün,
nefesi ensemde.
Zarftan hayatlar sunuldu bize.
Açtığımız anda başladık sevmeye.
Sevdikçe de suçlu görülmeye;
Kuru Güller Cenneti’nde.
Oysa biz dünden razıydık
Beni
severken öldürdüğünün farkında değildin asla.
Oysa bedenimde hissettiğim tüm dokunuşların
vefasız bir kediyi sevişin gibiydi.
Farksızdı pençelerim, yorgundu bakışlarım.
Yine de tüm acıma duygularınla sezinlediğim bir öksürüş vardı.
Zaman istiyorum senden,
Sadece biraz zaman.
Sevgi dilenmiyorum artık senden,
Bilirsin hani o karşılıksız sevginden...
Ölüm istiyorum senden,
Ardından kapı kapandı.
Bulduğum boş bir yere yığıldım.
Anılarım,
anılarımda yaşattığım düşlerim, aşkım
yüzüme esmeye başladı açık kalmış o pencereden.
Kaçamadım Mecidiyeköy rüzgârından.
Neden bir yağmur vakti göçüp gitmler
yahut sebepsiz öpüşmeler...
İsyanım aşkına değil sevgili.
İsyanım sana.
İsyanım, bir bulut yağmurla...
Abartısız sevgi yoktur bu şehirde...
Çaresiz yaklaşırsın sebepsiz bitmişliğine.
Ve günler geçtikçe bulamazsın aynalarda kendini.
Seni, hiç tanımadıklarına sayarlar,
yanıtsız bırakmaktan korkarsın sevgisizlikleri.
Vakit geç artık, git.
Otobüsün eski
Otobüsün bildik.
Haydi git.
Geri dönmemek üzere
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!