Ey Aşk: Biz insanoğluna
var olmayanı (Aşk)
asırlardır arattın
Ve buldurtmadan
kendini yarattın.
Hüzne bulanıyor kalbin incecik telleri
öyle masum durma seni ben sanacaklar
Cinayet mahallinde soğuk bir toprağa çizecekler beni
Daha öpülmemişken körpe bir gelinin avuç içleri
hangi yöne baksan yol ve bavuldan
Gönlümün yaban atlarını uysallaştırdın larmina
Sulara karışıp giden gölgelerden ordular yarattın
Çiçekler sana açılıyordu hazanı bahara kattın
Hangi derede berrak bir damla görsem sen sandım
Ey gövdemin en kırılgan dalı larmina
Uyuya kalmış bir kışı avuçlarınla
Kaç uyku kaçırdım bilmiyorum
Kaç öğün midem acınla beslendi
Yalnızlığıma dokunan her zerren ölüm ertesi ayak izleri kadar sıradan ve izli
İnsan birini çok sevince
güzel düşünür
güzel görür
güzel hisseder
Sonra bir an gelir
Bir kibrit çöpüne özenmiş ömrüm
Kısacık bir alev gibi parlayıp sönen.
Yelkovanla akrep arasında
Gündüzün ilk ışığında
gecenin yarısında
Geçmişin yarasında
Gün kesip attı güneşi
Yüzüme dokunan sıcak, masum yerinden
Her yer siyaha döndü
Papatyalar boynunu büktü
Güller tomurcuklarını döktü
Oturup güneşin ölümüne ağladım
Şehrin bir ucundan öbür ucuna sıkışık tabureleri ağırlıyorum.
Yol beni bekler.
Akışkan bir ziftin sımsıcak kuytusu ve bir çöl parçasında gövdeme dikenler ısmarlıyorum.
Modern zamanlardan geliyordun benim unutmak istediğim zamanlardan
renkli kağıtlar istiyordun yaralarıma tuz basıp geçen tüm beyazlara inat
tüm beyaz olanları renklendirerek gidiyordun sevginin eldivenlerini çamurdan kara batırarak
Gülüşü ver benle
dişlerine bakmayı özlüyordum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!