Burası bir dünya… Burası kalabalık bir meyhane. Burada erkekler hep çoğunlukta. Umutsuzluk da öyle…
Birileri camları kırıyor. Dışarı bakıyor bir adam. Sokağa, geceye bakıyor… Öldüğüne bir türlü inanmak istemediği sevgilisine bakar gibi bakıyor hayata… Öyle bir bakıyor ki, sevmeye hak kazanmak için bile savaşmak gerekiyor, gecikince insan ömür boyu ölü bir sevgiliyi kollarında taşımaya mecbur kalıyor, der gibi bakıyor…
Bir kadın kucağına gelen kedinin tüylerinde arıyor kaybettiği sevginin büyüsünü… Karşı köşedeki eski duvara vuran sarı ışığı seyrediyor iki adam. Sanki suçlu, sanki yasak bir sevişme yaşıyorlarmış gibi mahçup, ama yine de hiç konuşmadan seyrediyorlar duvardaki o sarı ışığı.
Bu gece bana gelmeni istiyorum, ya da sana gelmeyi, ama telefonun hep meşgul. Böyle anlarda hep tasavvufa sarılırım ben. Sabrın yüceliğine…
Telefonun meşgul çalarken eski duvardaki sarı ışığı seyreden adamlara bakıyorum bir taraftan… Lodos rüzgarları vuruyor o sarı ışığa. Tenteler uçuşuyor. Biliyorum, boşuna bekliyorum bu telefonun önünde, burada, bu dünyada; ama olsun, yine de ümitsizce seviyorum seni…
Umudum olsaydı, inansaydım bu hayata, insana ve sana, önünde tükenmek isterdim, önünde veda ederdim bütün bildiklerime, herkesin bilip tanıdığı kendime.
Ben okullarda okurken, yine de hep böyleydim. Sevmezdim herkesin yaptığı şeyi. Sevmezdim müsamereleri. Çabucak biten, sınırları çizilmiş zavallı piknik gezilerini. Gökyüzünün mavisine bakıp terlerdim hep, kapana kısılmış gibi terlerdim.
bir değeri, bir üstünlüğü olsun
Çılgın bir aşkın tarihi
yolculukların günlüğü olsun
ama kavgalarda geçsin ömür
bu kadar uzun yazmak zor zanaat olsa gerek..
Kim değiştirebilir ki yazılanı!
sevgiler yüreğinizde olsun
kalemdir sarılacağımız
sevgiyle....şiirlerle ve sağlıcakla kalın
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta