Sana söylediğim her kelimler şimdi tozlu raflarda öylece duruyor. Üflemekle kalmayıp kirli bir bezle silmek isterdim ve sadece izleri kalsın, gözyaşlarımla yazdıklarımın. Sen gittiğinden beri tüm hayal kırıklığımın fermuarını kapatıp
Şüphelerimin ellerini çözüyordum artık. Yağmur yağınca yaktığım mumun korkup titreyişi gibi, kalemimin ucunda döküldüğü mürekkebin hesabını bile yapardım. Ne çareler aradım, her arayışımda ne çaresizliklere büründüm bir bilsen.
Sen zaafım, hasretim, bekleyişim, gidip gelişim, ben bu derde düştüm düşeli bir kalemim bir de gözlerim yoldaşlık etti bana.
Küskün olduğum o buğulu camlar bakışlarımı yasak eyledi bulanık gözlerime. Çocukça isteklerim, gönlümü razı etti yokoluşuma ve sadece kirli gülüşlerim avuturdu yorgun yüzümü binlerce ağırlıktaki bedenimi. Adını su gibi içtim, sabrım canıma taketti sersemleşmiş duygularımın yıpranışlarından.
Ve bende bıkttım artık bu ömrü kısa varoluşumdan...
özgürlüğüne uçan bir kuşun. Anlamın
düğüm olduğu zamanlar. Bütün yaraları
denedim. Ağzımda kan tadı. Saklanacak
o su kıyısı uzakta. Dağıldım
yaşlandığım yol için. Hangi çağa gittiysem
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta