Sana bu mektubu, rüzgârın çam dallarıyla dertleştiği yerden yazıyorum,
Gözlerinin rengini, sabahın henüz griye çalan o buğulu sisinde arıyorum.
Sen benim ruhumun en bereketli toprağı, en kadim coğrafyasısın her an,
Bakışınla yeşerir içimdeki kurumuş dallar, kurtulurum bu ağır ve derin kıştan.
Saçlarının kokusu, yağmur sonrası toprak rayihasıyla karışır da gelir içime,
Sen doğasın sevdiğim, sen mucizesin; sığmazsın ne bir söze ne de bir biçime.
Yanaklarındaki o pembe şafak, yaylaların en taze çiçeklerinden ödünç alınmış,
Sanki Tanrı seni yaratırken, kainatın tüm renklerini senin ruhuna çalmış.
Gülüşün bir şelale gibi çağlar gönlümün ıssız ve derin vadilerinde ansızın,
Sessizliğin ise uçsuz buçaksız bir gece, gökyüzünde sönen en mahzun yıldızın.
Dudakların, Temmuz sıcağında çatlamış toprağa hayat veren o bir damla su gibi,
Seninle tamamlanır bu eksik dünya, seninle bulur hayat asıl o asil dengesini.
Ellerin, baharın habercisi olan o ilk cemre gibi düşer serin yüreğime,
Dokunduğun her yer çiçek bahçesi, her yer bir bayrama döner bende.
Kaşların, gökyüzünün en karanlık anında parlayan ince birer hilaldir,
Sana dair her özlem, içimde bin yıllık bir ağaç gibi kök salan o derin haldir.
Sen yürüsen, yollar çiçek açar; sen sussan, kuşlar küser o masmavi göğe,
Aşkın bir sarmaşık gibi sarar ömrümü, nefesin can katar bu yorgun kalbime.
Sesin, dağlardan süzülüp gelen berrak bir pınarın o bitmek bilmeyen şarkısı,
Sanki her kelimen, tabiatın en gizli, en saklı kalmış mukaddes bir yankısı.
Gözlerini kapatsan güneş batar içimde, karanlık çöker o koca ormanlarıma,
Sen benim hem gökyüzüm, hem toprağım; sen merhem olursun kanayan yanlarıma.
Hüznün, bulutların güneşi sakladığı o nemli ve ağır bir sonbahar vaktidir,
Seninle geçen her saniye, ömrümün en kıymetli, en dokunulmaz ve aziz ahdidir.
Endamın, asırlık bir çınarın o vakur ve mağrur duruşundan bir nişanedir,
Sende saklı olan o derin huzur, bu fani dünyada bana tek bahanedir.
Kalbin, içine tüm dünyayı sığdıracak kadar geniş ve uçsuz bir yeşil ova,
Seninle alınan her nefes, ciğerlerime dolan o en saf, en temiz ve kutsal hava.
Fırtınalar kopsa da dışarıda, senin gölgende sükûn bulur bu hırçın ruhum,
Sen benim limanımsın sevdiğim; sen benim sığınağım, sen benim tek doğrum.
Bazen bir denize benzersin; masmavi, dingin ama derinlerinde fırtına saklı,
Bazen bir dağ çiçeği olursun; sarp kayalar arasında mahzun, vakur ve saklı.
Senin sevdan, mevsimlerin en güzeli; hiç bitmeyen bir bahar neşesidir içimde,
Her zerren bir mucize, her bakışın ayrı bir destan olur ruhumun her yerinde.
Gökyüzü senin yüzünde birleşir, yer yüzü senin ayak izlerinle anlam kazanır,
Sana olan bu aşkım, zamanın ötesinde, mekanın dışında ancak böyle tanınır.
Mektubumun sonuna yaklaşırken, kuşlar göç etmeye hazırlandığı o hüzünlü andayım,
Zaman geçse de, mevsimler dönse de; ben her daim senin o sihirli ve eşsiz yanındayım.
Gönlümün coğrafyasında her yol sana çıkar, her ırmak senin o engin denizine akar,
Sen benim tabiatımsın; içimdeki güneş, dışımdaki dünya ancak seninle ışıldar.
Yaprak dökerse ömür bir gün, senin sevginle yeniden filizlenir bu yorgun beden,
Sen benim varlık sebebimsin sevdiğim; sen benim özümsün, sen benim ruhuma can veren.
Şimdi bu mektubu bir rüzgârın kanatlarına bırakıyorum, sana ulaşsın diye gizlice,
Gönlümdeki bu lirik yangın söndürmez asla, ne gündüz ne de o en karanlık gece.
Doğanın her renginde seni görüyorum, her fısıltısında senin o eşsiz ismini duyuyorum,
Aşkınla nakşoldum tabiata, seninle uyuyor ve yine senin o aydınlık hayalinle uyanıyorum.
Kainat şahidim olsun ki; doğa sustuğunda bile, senin o eşsiz adın her daim dilimdedir,
Bu aşk, toprağın göğsünde yankılanan, ezelden ebede sürecek bir sevda bestesidir.
Kayıt Tarihi : 28.12.2025 13:49:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!