Yokluğun viranelerinden, kaybolmuşluğun acılarından geliyorum,
Süzülerek bir imbikten damlayarak,
Özümseyerek geliyorum yaşamı.
Kırılarak, küskün ve de keder dolu yüreğimle,
Paylaşıp, katık ettiğim ekmeğime, küskün sevdalarıma,
Selam olsun diyerek, yine de merhaba diyerek,
Ne kaldı geriye senden sonra bana
Anıların ve sen vardın hep içimde
Yitip gitti yıllar peşi sıra
Sen gönül bahçemde
Nadide bir çiçek gibiydin
Gecelerimin düşü
Elbet hatırlanır anılar
Biraz yürek varsa
Öylesine bırak sen de
Sessiz kalsan da
Konuşmasan da
Sus ve sadece hatırla.
Geçtim mahallenden yine dün gece
Bir yabancı gibi süzüldüm karanlıkta
Pencerende ışık vardı
Ürküntülerim de vardı bakarken.
Biliyorsun neler yaşanmıştı
Öncelerini hatırladım
Akşamların hüznü bir başka oluyor
Yalnızlığın içinde yaşarken
Kapıyı çalıyor ansızın
Yalnızlık
Dipsiz kuyulara düşmüş gibi
Kör karanlıklar sarıyor çevremi
Bir nihavent longa çalınıyor kulaklarımda
Ne muhteşem çalanlar gerçekten birer usta
Karışmış o muhteşem müzik kucaklaşmışlar
Tüm İstanbul’un sokaklarında sevda ile birlikte
Sanki hepsi bu gece aşkımızı anlatıyorlar.
Bu gece unutulmuş gibi anılar
Saklanırken köşelerde
İçimi inceden ıslatan bir yağmur gibisin
İnci taneleri gibi süzülürken penceremde
Kulaklarımda hiç susmayan
Bir şarkının bestesinde
Deniz köpürmüş martılar yorgundu..
Ay kaybolmuştu kara bulutların arkasında..
Rüzgar delicesine eserken kabartırken dalgaları
İnsanlar bekleşiyordu kıyıda umut ile
Nafakalarının erlerini elbet gelecek diye.
Yüce dağların başını sarmış bir duman
Haber mi var sevdalımdan
Aman acı olmasında dayanamam gayrı
Neler çektim ben bu zalim ayrılıktan.
Sabahları gözlerim turnaları
Gönül iste benden
Ne istersen bu gece
Aşık olmuşum bir kere
Sevdalanmış yüreğim
Mahallenin o güzeline
Böylesine bir hesap kesemem
Yahu nazi almanyasına çevirdiniz buraları ne kadar ayıp burasını bizler şiir edebiyat paylaşımı site biliyoruz..bu ne halt bu nasıl bir ikaz..utanıyorum ben..