Gözler görmez olur, kulaklar sağır
Dilediğin kadar feryad et, çağır
Bir fısıltı gibi sessiz ve ağır
Sevmenin hüznünü yaşayacaksın!
Dağlarda bulutlar belli belirsiz
Ruhum ışıksız, kara, terk edilmiş bir otağ,
Gelip baş köşesine kurulmak istediler!
Som altından, gümüşten yirmi bin fersah ola!
Gönlümün dallarını budamak istediler!
Bilmiyorum ki Han’ım benden ne istediler!
Tevazu değil sanmam kabulleniş sadece!
Hem varlığın içimde hem yokluğun içimde..
Böyle yaşamak benim için bile delice!
Hem varlığın içinde hem yokluğun içinde..
Dokunsam yıldızlara gece vakti gizlice!
Anlatsam dinleseler parlasalar sadece..
Bir yer var uzakta hiç görmediğim
Çiçekler içinde hep düşlediğim
Bir yer, biraz güz biraz mavi
Gördüklerim beni mutlu etmezdi!
Tanıdıktan sonra her yer benzeri
Seni sevmeye başladığımdan beri
Bitmedi yalnızlığım
Kuşlarla söyleşirken yalnızım
Yapraklarla dökülürken
Çatırdayan dallarının üzerinde ..
Seni düşünmeye başladığımdan beri
Cihana han gerektir
Hükmünü sürmek için
Canana can gerektir
Vuslata ermek için
Dünyayı han eyledik
İçimizden gelmedi sevmek
dilsiz gönüllere mahkum, nafile sözler
cümleler de yorulurmuş
bozulan yeminler, yere dökülen inci taneleri
savrulmuş dört bir yana ara bul
incilerim dökülmüş
Durup dururken sevmiştim seni
öyle güneşlenirken ince kumda
akıl çelen gözlerinin hatrına
söyledim sevdiğimi..
Yavaş yavaş zehirledi kalbimi,
Göz kaçırma, nazar eyle
Küfe ile bazar eyle
Çal sazını, havar eyle
Naz eyleme, naz eyleme
Uzakları yakın eyle
Fotoğraflar hep güler.
Konuşabilseler..
Söyleyecek ne çok sözleri vardır!
Konuşabilseler!
Hüzünlü kareler, tatlı kareler..
Açar şimdilerde solan çiçekler!
Şiirlerde ki benzetmeleri çok sevdim. Serbest şiirlerdeki kendinize özgü yorumunuzu ayrıca beğendim başarılar.
Kaleminize sağlık. Şekil anlayışı gütmediğiniz şiirler şahsıma daha çok hitap etti.