Hayırda yarışır, insanı cömert;
Kadim şehir, vefalı yurt Kayseri
İş kurar, çalışkan, azimli ve mert;
Kadim şehir, vefalı yurt Kayseri
İnsanları sever olgunu, hamı
Çıkar Erciyes'e dağıtır gamı
..
Kaç defa ah ettim, yüzüm çevirdim
Yine de gün saydım, yıllar devirdim
Bir ömrü tükettim sona getirdim
Sende güzel bir gün görmedim şehir
Soğuğa alıştım kar-buz demedim
Hep rıza gösterdim çok-az demedim
..
Kaç defa ah ettim, yüzüm çevirdim
Yine de gün saydım, yıllar devirdim
Bir ömrü tükettim sona getirdim
Sende güzel bir gün görmedim şehir
Soğuğa alıştım kar-buz demedim
Hep rıza gösterdim çok-az demedim
..
bu şehir
kalabalıklar içindeki
yalnızlığımın şehri
dostlarımla paylaştığım
kederlerimi, sevinçlerimi
yaşadığım
..
Kasvetli havanla üstüme çöktün
Gül kokulu yüreğimi tükettin şehir
Ruhuma hicrandan tohumlar ektin
Bağımı, bahçemi mahvettin şehir
Havana, suyuna alışamadım
Huzurla bir türlü buluşamadım
..
şehir derin rüyada
kıpırdamıyor gecenin niceliği
nasırlaşmış elleri
yıldızları gösteri salonlarında
şehir küreksiz bir sandal
ulaşamıyor limana
dibi delik
..
Bundan sonra bulamazsın beni
Bense artık unutamam seni
Güvenebileceğim neyin kaldı ki
Yedin bitirdin beni
Koca şehir İstanbul
Nerde verdiğin sözler
..
Gülümse biraz
Şehirde gülsün
Sen ağlarsan
Bu şehir nasıl gülsün
Sen gidince
Şehir nasıl ağladı
Sen ağlarsan
..
Bu gün gök delindi sanki aniden
Düşen dolulardan camlar kırıldı
Bir anda sel oldu şehrin gözleri
Yokluğuna sevdiğim şehir ağladı
Şimşekler gürledi çığlık çığlığa
Sanırsın aniden gökler yarıldı
..
İBRAHİM’İN GÖTÜRDÜĞÜ
Bin yılın acısını
Bir bardağa boşaltan
Ve sonra bir baştan öbür başa
Yeniden kurulan şehir
..
Başındaki beyaz kar yarin teni olsa
Kanmam sana kanmam koca şehir
Gökte siyah bulutların beni olsa
Kanmam sana kanmam koca şehir
Koklamam senin çiçeklerini güllerini
Gönlüm yasta sustur şu bülbüllerini
..
sözümü cevapsız bırakıp ğitinya
ardından ğirdaba döndü bu şehir
kıymet veripte duymazdan ğeldinya
sanği rüzgarla kapıldı ğitti bu şehir
..
Bu Şehir
bir şehir doğuyor kalabalığa
körpe bedenleri doyuran
hem doğuya, hem batıya açılan
eli kalem tutan alimin içselliğiyle
ilk yetmelerine sabahın
..
Ağaçlar kahır açıyor bu sonbahar
Dallarına kondukça hüznün kuşları
Sesleri hicran sesleri insan sesleri makina
Hızla yabancılaşan alıngan bir yüz
Ürkek bir gülümseyiş anlamsız bakışlar
Umarsız uzanan öylece sokaklar
..
Büyülü bir kentsin İstanbul
Herşeyinle
Tarihi bir kentsin İstanbul
Eserlerinle
Hani derler ya
Taşı toprağı altından
..
yağmur bulutları çoktan kaplamış
gökyüzü güneşe hasret,bu şehir ağlamaklı
rüzgarlar esiyor korkunç ve kısırlaşmış
bu şehir durgunluğa yalvarmaklı
yok olmuş anılar, mutlu düşünceler
geçmişine acımaklı bu şehir
..
Her akşam
Karanlık toplarken gün kırpıntılarını
Şehir soyunur albenili panolarda
Işıklı camlarda şehir iskeleti
Bir damla alev şavkır alınlarda
Titreşirken kalabalıklar bir nefes
..
Şehir ve Köy
Şehir caddelerinde
Annemin karanfili soldu
Şehir günahların kış gibi
Yetişmedi çocukluk elbiselerim
..
hani gün solunca bir hüzün düşer ya
sesiz ve sakin, akşamın alacakaranlığına
o saatlerde bu şehir, yavaş yavaş suskunlaşır
telaşlı ayak sesleri, eksilir birer birer
siyaha bürünür günün güzellikleri…
gözler alışamadan daha karanlığa
..
Bu Şehir hayata ilk göz açışta,
İlk defa dünyayı gördüğüm Şehir.
Korucuk, birazcık kalsa da dışta,
Bu Şehir çok düşler kurduğum Şehir.
Ta İNCE BURUNDAN görünür ADA;
HAMSİLOS Koyu da aynı rotada!
..