Eylül ki; en güzelidir mevsimlerin,
kararttılar mevsimi emeğe..
Gün olur değişir akışı suların,
Ve susamış dudaklarda açar; yediveren bir özgürlük..
Vızıldıyor mermiler.
Sanki imgesi olmuş yaşamın savaş.
Pul pul olyor kulaklarım
Kurşun kurşun akıyor
Yaşamın mezalimi omuzlarıma..
Yirmi birinci yüzyılda yıldızlarda asılıdır
Gül yüzleri açlıktan solmuş çocuklar..
Dolaşırken meydanlarda biz
Deyer ayakları başımıza
Utanır insanlığımızdan başkaldıramayız..
(korkak şaire mersiye)
Dönmüşse bir yaraya korku, belleğinde kanayan..
Ve bu kan, sarmışsa anılarını her yandan..
Bir de savaşmıyorsa savaş alanı gibiyken kafan..
Bilmem ki korkmalı mısın korkaklığından....
Her şey biziz.
Her şey de bizim içimizde.
Bizden başka bir evren yok.
İnorganik doğa olarak, her türlü atomsal içeriği yaşıyoruz.
Organik doğa olarak, her türlü hücresel içeriği yaşıyoruz.
Toplumsal doğa olarak, her türlü bilinci içselleştirebilmeyi yaşıyoruz.
Her ‘an’ kendi içinde sonsuzdur ama;
Her nesnel oluşumun bir sonu olması gerekliliği,
Sonsuzluğun karşısına sonluluk olarak dikilir.
Bu dikiliş, genişliği derinliğe zorlar.
Sonra, derinlik ve genişlik; birlik oluşturup,
Uzunluğun kapısını çalarlar.
İnsanın özgürlüğü bir anlamda karşısındaki insanın özgürlüğüne bağıntılıdır.
Özgürce konuşulanlar; özgürce anlaşılamaz bir boyuta geçerse,
Özgürlük orada kesintiye uğrar.
Sen ölmüşsün diyorlar;
Görmedim yakından yüzünü
Ve tokalaşmadım, yani
Dokunamadım tenine.
Ama mutluluğunu yaşarım
Diyorum ki,
Bahar;
Analarımızdan bize sunulan gül,
Üretenlerin nasırında açan sümbüldür..
Özgürce üretip, paylaşmaktır bahar
Nadas'a bırakmışız yaşamı
Gecenin bir kuytusunda...
Ellerimiz emekte
Beynimiz kış uykusunda.....
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!