Aşktı, Mecnunu çöle düşüren,
Öyle ki, kimi Rabbine, kimi yârine, kimide yoldaşına.
Gönlün hüznüydü, yüreğin yanışıyla büyüyen,
Bir bakışta sevdayı anlatan, dillere destan.
Leyla ile Mecnun gibi yanan kalpler,
Kurudu âb-ı ceşm deryası,
Gamınla doldu gönlüm ve serâre,
Titredi arş u ferş,
Gözyaşlarım sel oldu, çağlar gibi aktı.
Emr olunduysa şâb,
Şu karanlıkta zahîre kulak verdim,
Aşk sandım ben fânî sevdâyı.
Gafletle bâtına gözüm serdim,
Göremedim aşk-ı Yezdânî’yi...
Yandım, mecâzın ayazı geçmedi;
Şiir yazmam dedim,
Yârim varken şiire ne hacet?
Çiçek koklamam dedim,
Yârim varken güle ne hacet?
Bahtıma kanmam dedim,
Zor şeymiş ayrılık
Sanki aylar değil de yıllar geçmiş.
Sen ki benden kopan, sen değil de kalbimmiş.
Çıkıp gelsen de,
Oturduğun sandalyeden ayaklarımı tekmelesen,
Sonra olmamasına rağmen inatla "Yanaklım!" desen,
Bakma öyle
Ben Ferhat değilim dağları delemem
Mecnun gibi çöllere düşemem
Şiir yazarım ücra köşelere
Tenhalarda seni sayıklarım
Hasretin koynunda gezinir
Ben hâlâ o günkü hâlimle duruyorum
Sen gözlerini kaçırırken
Ben bakıyordum sessizce ardından
Bir “hoşça kal”a sığdırabildim vedamı
Söylenecek onca söz varken
Yokluğunda gözyaşları biriktiriyorum,
adını verdiğim çiçeği sulamak için.
Penceremdeki çiçeğe adını verdim, evet,
her gördüğümde seni anabilmek için.
Yokluğunda şiirler ezberliyorum,
Bilemezsin, kapılara dikilen
Yorgun gözlerimin seni görünce şenlendiğini.
Bilemezsin, her gün "Ya gelmezse?" diye
Yollarını gözlediğimi.
Karanfil kokan hayallerimin
Şiirler yazmak isterim,
İçinde sen olan.
Masallar anlatmak isterim,
Konusu gülüşün olan.
Adını bilmem ama,
Seni görünce kendi ismimi bile unuturum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!