Ben de sevdalı oldum,
Gülistanda güzelliği buldum.
Zonguldak ilk göz ağrım oldu,
Sınıfa çiçeklerim doldu.
İlk çiçeğin önünde durdum,
Sonra da adını sordum.
Çalışmak için oturdum ben masada;
Bir ben varım, bir de duvar karşımda...
Konuşmak istedim dinledi beni,
Kesmedi sözümü hürmet etti...
Kollar
Şefkat bekleyen yavrular
Ararlar açılmış kollar.
Yuvadan uçtu diyoruz,
Fakat tuzaktan kim kollar?
Tuzaklar çeşit çeşittir,
Yeni başladım, okula gidiyorum.
Okumayı öğrendim, dersi bilirim.
Hep büyüklerimi taklit ediyorum,
Babam pek çok bilir, ben az bilirim.
Yaş on dört, ortaokul öğrencisiyim.
“Dam üstünde saksağan,
Vur beline kazmayı.”
İşim sarımsak soğan,
Bilmem toprak kazmayı.
Mesaj gelir Hasan’a,
Derdim, derdim.
Şerde de hayır var derdim.
Olacakları bilsem de,
Razıyım der giderdim.
-Çocuğum sana şeker alayım mı?
-İstemem babacığım, istemem.
Onun adı şeker, dişlerimi döker.
Sonra dişçi söker.
İstemem.
Annenin babanın gülü,
Küçücük minnacık Kâmil.
Evin neşesi, sümbülü,
Küçücük, minnacık Kâmil.
Uyurken güler, gül açar.
İnsan olursa manda,
Din de kalmaz, iman da.
Zaten aklı samanda,
Birlik nedir, vahdet ne?
Nutuklarda söylenir,
Fani dünyadan ne getirdin?
Artık o dünyanı yitirdin.
Cevap ver bakalım, soru: bir,
“Sen ömrünü nasıl geçirdin? ”
Geldin dört tahta kollarda,



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!