ŞATIR
Babası sürekli çalışamıyordu, her zaman hastaydı
Annesi buna çok üzülür, kuytuda gizlice ağlardı
Bir işe girip, aile bütçesine katkıda bulunmalıydı
Eve yakın, annesinin gözünün önünde olmalıydı
Karnede notlar pek iyi değildi, okul da kapandı
Okul hayatına ara verdi iş hayatına erken atıldı
Tatil başlayınca mahallede işlek bir fırına uğradı
Küçük yaşta fırıncı çırağı olarak ilk işine başladı
Konuşurken ağzı biraz geveler çok heyecanlanırdı
Boyu uzundu, kilosu ancak bir un çuvalı kadardı
Sabahları erken kalkar, uykusunu tam alamazdı
Temiz olmaya önem verir, sürekli ellerini yıkardı
Terazinin başında durur, hamuru dikkatli tartardı
Tezgâhı siler, ustasına un verir, bulamaç yapardı
Hamuru yoğurur, keser, elleriyle yumak yapardı
Daha acemiydi bilmediklerini kalfasına sorardı
Kirlenmesin diye telefonu şeffaf poşete koyardı
Küçük elleri, masum tatlı yüzü hamura bulanırdı
Külü dökerdi, kazanı yıkardı ve yerleri fırçalardı
Çalışırken önlük takardı, yine de elbisesi batardı
Saçına kulağına un bulanırdı, her gün duş alırdı
Ellerinde hamur kırıntısı ile hayallere dalardı
Yüzünde odunun sıcaklığıyla uzaklara bakardı
Öğle yemeğine patates dilimler, soğan soyardı
Tepsi geldi mi, sahibini sorar, ismini yazardı
Tepsi çok olunca üst üste, yan yana sıralardı
Patlıcan ve biberi sayarak iyice şişe saplardı
Arada kaybolurdu ya da başkası ile karışırdı
Ekmekleri soğutmadan, evlere servise çıkardı
Elleri sıcak tepsi ve şişlere dayanamaz yanardı
Bütün mahalle sakinlerini ve evlerini iyi tanırdı
Adresi herkes ondan sorar, tarif eder anlatırdı
İkindi vakti iş olmazdı, motorla tur atarlardı
Top oynayan çocukların arkasından koşardı
Mahallenin çocuklarıyla kavga eder, kovalardı
Bazen tekme yerdi, bazen de ensesi kızarırdı
Etraftan temiz poşet, kâğıt ve karton toplardı
Suyu akmasın diye patlıcanın altına koyardı
Bir kamyon odun gelir, hamal gibi içeri taşırdı
Oturmazsa, ayakta durmaktan dizleri sızlardı
Dinlenme yoktu her gün yorulmadan çalışırdı
Pazar kalabalık olur, vatandaşı sıraya koyardı
Müşteriler onu severdi, bazıları başını okşardı
Tepsi ya da ekmek eve soğuk gidince kızarlardı
Şatırlığa özenir, ocağa geçer ateşe odun atardı
Sıcağa pek gelemezdi her tarafından ter akardı
Küreği bir o yana bir bu yana acemice sallardı
Tırnaklı ekmek yapınca parmak uçları ağrırdı
Her fırının yanında mutlaka bakkal da vardı
Ama lokanta ve dönerci olan daha şanslıydı
Sürekli taze ekmek bulunur ve sıcak satılırdı
Bu sayede müşterisi çoktu ve sürekli artardı
Paraları tanırdı, hesap işine kafası basmazdı
Matematiği zayıftı alacağını hesaplayamazdı
Üç ekmek ile kırk lahmacun parası ne tutardı
Bu yüzden kasada olmayı sevmez, durmazdı
Aslan gibi akşam eve dört beş ekmek aparırdı
Sabahtan yatsıya çalışır, yevmiyeyi peşin alırdı
Bir kısmını annesine verir, kendine de ayırırdı
Kardeşlerini sevindirir, onlara harçlık dağıtırdı
Akşam eve gelir gelmez, yatağa girer yatardı
Hayaller kurardı, tutamaz göz yaşını ağlardı
Dinlenme günü iki haftada sadece bir pazardı
Arada çarşıda gezer, halı sahada top oynardı
Ramazan’da iftarını geç açar sahurda çalışırdı
Lahmacunu iyi pişirir, açık bırakır ya da katlardı
Çömlek, yumurta, pilav ve kuru fasulye yapardı
Ev kadınlarının yemekte en büyük yardımcısıydı
Genç yaşta un kaplanan saçları çabucak ağardı
Mesleği elindeydi, artık istediği fırınları dolaşırdı
Bu işte iyi olmayı kafasına koymuştu, kararlıydı
On yıl sonra memleketin en meşhur Şatır’ıydı
#kitapsizsairim
ŞİİR NO:033
Şatır, Şanlıurfa'daki pide fırınlarında küreği kullanan ateşle iç içe olan bağrı yanıklara verilen bir sıfattır.
Kitapsız ŞairKayıt Tarihi : 16.9.2025 21:42:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!