Şimdi, kurulup bir hiçliğin içerisine, avucumda sımsıkı sakladığım çocukluğumu dökeceğim önüne. Kırılganlıklarımı göstereceğim sana, korkularımı… Daha çok sev diye değil, daha iyi anla diye hatalarımı.
Gök gürültüsünden korkardım ben, hoş hala titrer büyümeyen bir yanım. Sımsıcacık bir kucak için vazgeçilemez, ıskalanamaz bir bahanedir gök gürültüsü. İşte bu yüzden ne zaman haykırırsa gökyüzü, aç kucağını, sımsıkı sarıl bana…
Sobalı olmadı hiç evimiz, şimdi ne kadar sıcak olursa olsun bulunduğum mekanlar, hala üşürüm. Ne elektirikli battaniyeler, ne de el dokunmayacak kadar sıcak olan petekler, ısıtamaz çocukluğumu. Burnunu çeke çeke kendisine sarılan bir erkek çocuğuyum hala. Bak; sımsıkı sarılıp bırakmaman için beni, bir neden daha…
Duvarlarım hiç olmadı benim. Bu yüzden saklambaç oynarken hep saklanmaktan sıkılır, yakayı ele verirdim. Doğru bildiğim neyse söylediğim için, insanların tüm fikirlerinden kovuldum. Çok kolay arkadaş edinebiliyordum ama hep çok az arkadaşım oldu, yalnızdım. Yalnızlık tercih mi edilir yoksa insanlar tarafından mahkum mu edilir bilmem ama yalnız kaldıkça kağıda kaleme daha sıkı sarıldım. Kaleme kağıda sarıldıkça, içimde tuttuğum ne varsa aldı benden. Yazdıkça yaşadım, yaşadıkça yazdım. Şimdi sende tut beni kelimelerimden…
Çünkü ben ; onunla dönmüyorum...
Bana insanları sorma sakın...!
Çünkü ben ; onlardan uzak yaşıyorum...
Bana kendimi sorma sakın...!
Çünkü ben ; kendimi sende arıyorum...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta