Sarı Yazma’nın Dili Şiiri - Hatice Güzen

Hatice Güzen
68

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

Sarı Yazma’nın Dili

Bir zamanlar,
gönlün her kıvrımında
tahta kalıplar öpülürdü kumaşın teninden—
bir zanaatkârın nefesiyle
renkli çiçekler düşerdi.
Renk değil yalnızca,
bir hafızanın izi,
bir kadının bekleyişinin yansımasıydı o.

O yazmalar unutuldu.
Her şey fabrikada çoğaldı,
çizgiler düzleşti, renkler sustu.
Eski işçilikle birlikte
zaman da silindi desenlerden.
Her motif,
bir vakti yitirmiş gibi
söküldü gözlerin içinden.

Sarı yazma,
topraktan süzülen ruhu taşırdı.
Her dokusunda, her hatasında
gözlere, yüreklere inen
gizli bir türkü vardı.
Desenlerinde,
bir kadının suskun direnci—
bir duygunun dile gelmeyen sesi saklıydı.

Yazmanın dili,
bir vakit ellerin dualarında gizlenirdi.
Tahta kalıplar susunca
renkler toprağa küstü.
Ve o yazma
yalnızca bir başı örtmezdi,
bir kimliği, bir yolu,
gizlenmiş bir acıyı
omuz omuza taşırdı.

Şimdi—
ne duvarlara,
ne gözlere eski anlamı siner.
Her desen bir suskunluk,
her renk, eksilmiş bir hatıradır artık.

Sarı yazmanın dili,
tahta kalıplarda unutulmuş bir fısıltı gibi
duyulmaz ama eksikliğiyle konuşur.
Bir kadının omzundan kayarken
yalnızca bir kumaş değil—
bir zaman, bir dil, bir direnç
toprağa düşer.

Ve o düşüş,
bir çiçek lekesi gibi
yüzyıllık bir belleğe yayılır.

Hatice GÜZEN

Hatice Güzen
Kayıt Tarihi : 21.4.2025 09:38:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Şiirin Hikâyesi – Sarı Yazma’nın Dili Bu şiir, yalnızca bir başörtüsünün değil, unutulmuş bir zanaatin, bastırılmış bir hafızanın ve susturulmuş kadın seslerinin izini taşır. Bir zamanlar, Kastamonu’nun Cide ilçesinde, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte tahta kalıplar ıslatılır, kumaşlar sessizce serilirdi. Kalıptan çıkan her çiçek, bir duanın karşılığıydı; her renk, bir kadının iç çekişiydi. Zanaatkâr eller, sadece desen değil, bir kaderin kıvrımını işlerdi kumaşa. Sarı yazma, bir başı örtmezdi yalnızca—bir sırrı saklar, bir özlemi taşır, bir kadının suskun direnişini görünür kılardı. Zamanla makineler geldi, tezgâhlar sustu, eller unutuldu. Ama bir yazma kaldı geriye, bir omuzdan düşmek üzere olan, içindeki sesi hâlâ kaybetmemiş bir yazma… İşte o yazma konuşur bu şiirde. Rüzgârda savrulan bir hafızayla, toprakla kardeş bir dille, yitirilmiş ama tükenmemiş bir umutla… Çünkü bazı desenler, silinse de gözden, toprağın belleğinde direnmeye devam eder.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!