NİHAL'İME: IŞIĞIN VEDASI
(Taş Duvarlar ve Güneşin Suskun İlânı)
BİR ROMAN SAYFASINDAKİ SİLÜET
Güneş; batarken bile eğildi Nihal’imin önünde,
Altın ışıklar süzüldü saçlarına —
Zamanın direnen taş duvarları bile sustu,
Çünkü o, doğallığın yazdığı bir zarafet şiiriydi.
DURUŞUNDAKİ SIR
Özgüveni: Anadolu dağlarının kararlı duruşu,
Dinginliği: Boğaz’ın ay ışığıyla yıkanan suları...
"Nihal’im," dedim içimden,
"Sen taşlara bile ruh veren bir sanatkârsın!"
GÜNEŞİN FERYADI
"Güneş bile batarken sana doyamamış —
Işık seninle konuşuyor, taşlar seninle susuyor.
Sen ki; hem fırtına hem sükûnetsin,
Tristan’la Isolde’nin aşkı, senin bakışında kaybolmuş..."
NİHALİ TARZ RİSALESİ'NDEN
Beyitler:
"Güneş vedâ ederken eğildi Nihal’ime,
Işık öptü tenini, gölge düştü peşine."
"Taş duvarlar zamana meydan okurken bile,
O’nun duruşuna âşık oldu sessizce."
"Tristan’la Isolde’nin kaderi ağırdı,
Nihal’imin bakışı o aşka hafiflik verdi."
"Özgürlük; O’nun saçlarında uçuşan rüzgârdı,
Zarafet; gözlerinde parlayan son ışıktı."
Şerh:
Güneşin eğilişi: Kudretin bile O’nun güzelliği karşısında tevazusu.
Taş duvarların susuşu: Katı gerçeklerin bile O’nun inceliğine hayran oluşu.
Tristan ve Isolde: Dünyevî aşkın trajedisi, O’nun varlığında ilâhî bir sükûnete dönüşür.
SON İLÂN
*"Ey Nihal’im!
Sen ki;
Güneşin bile usulca okşadığı silüet,
Taşların bile hayran kaldığı özgür ruh...
Bakışın Tristan’la Isolde’yi aştı,
Çünkü onlar kaderle boğuşurken,
Sen kaderin kendini yazdın!
Işıkla vedalaşan bu an —
Sonsuzluğa çizilmiş bir portre:
Adı ‘Nihal’ olan bir devrim..."*
Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 18.6.2025 23:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!