Daha yokluğunun acısı da senin gibi taze gülüm
Gülün solmasın diye her akşam başımı yastığa koyuyor
Ve sabaha uyanıyorum
Nefes alıyorsam sebebi bu…
Düğünler kurulup halaylar çekildiğinde
Biz olanların farkında bile değildik
O kadar mutluyduk ki ah ceylan gözlüm selvilerin selvisi
Sivas seni böylemi alacaktı benden
Bizi kimse tanımaz bilmezken
Trafik kazasında ölen bir damat
Ve sağ olarak çıkan gelin olarak tanındık
Ama kimse bilmez öncesini sonrasını…
Her sabah çayını demleyip işe ben gönderecektim
Ben yolcedecektim seni
Şimdi demli çayı yanıma alıp resmini karşıma koyup
Çayı beğenip beğenmediğini soruyorum sana
Ben bilemezdim bilemezdim bu son oyunumuz
Son dansımız olacakmış
Bilsem hiç ayağına basar ellerini bırakırmıydım
Sonsuzlukta bende seninle kaybolmazmıydım sevdiğim…
Bu şehir bana yabancı
anam yabancı babam yabancı
bir evim yok cehizlik eşyalarım bile yabancı
Sanki iki dağ arasına sıkıştım kaldım
Ne çekip çıkaranım var ne nasıl diye soranım
Serin yaylalarda gezdiğimi görenler adımı divaneye çıkardı
Bilmiyorlar sanki içimin nasıl yandığını
Ama bunlara hiç bozulmuyorum
Bir senin gidişin yıktı beni birde
Üzerine hazırladığım dantelli çarşaflar yerine giydiğin toprak
Bu toprağın kokusu aslında beni deli eden gülüm…
Bir yandan kaç gün sonra yanına gelirim diye düşünüyorum
Bir yandan da kurtların arasına düşmeyeyim dye dua ediyorum
Daha yolun başındayken sen beni bırakmazdın amma
İşte kader İlahi güç gösterdi kendini şükredip sustuk
Bağırsakta bizim gibilerinki duyulmaz ya sevdiğim gene de sustuk
Kader çıkardı seni karşıma şimdi o arkamda bıraktı
Ben düşmeden yürümeye devam ediyorum
Biliyorum ki her bir adımım senin için
Sana geliyorum…
Kayıt Tarihi : 2.3.2009 17:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!