İlk çağların eşiğinde buldum kendimi,
zaman henüz ad taşımıyorken.
Göğün dili kalındı,
yerin nabzı açıktı.
Bir Türk ayiniydi bu;
kayın ağacının kutsal gölgesinde,
dünya ile gök,
aynı nefesi soluyordu.
Şaman giyindi sessizce,
deriyle, tüylerle, simgelerle.
Ruhların ağırlığı vardı omuzlarında,
ataların fısıltısı takılarında.
Ateş kızıldı,
yalaz yalaz konuşuyordu geceyle.
Uzun çubuğuna doldurduğu tütünü
çekti içine;
duman değil,
zaman yükseldi göğe.
Davullar vurdu kalbime,
çıngırakların tiz sesi
ruhuma çarptı.
Her vuruşta dünya gevşedi,
her seste ben azaldım.
Başındaki tüyler rüzgârla ant içti,
kıyafetindeki simgeler
gizli adlarını söyledi evrene.
Şifa için eğildi hastalara,
acıya dokundu,
korkuyla pazarlık etti.
Transa geçti;
bedeni burada,
ruhu ötede.
Ruhlar âlemi aralandı,
kapılar sesle açıldı.
Türlü ritüellerle
göğe çağrı yaptı:
yıldırım tanrısına edilen dualar
ateşten merdivenlerle
yükseldi semaya.
Ateş küle döndü,
kül kutsal kaldı.
Ve insan,
tanrıların nefes verdiği,
ilk hatıra olarak
yeniden yazıldı...
Mesut Yüksel
Kayıt Tarihi : 14.12.2025 22:47:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!