OZAN GÖZÜYLE TOPLUMSAL ŞİİRLER - 1
Merhaba,
Adından da anlaşılacağı üzere yazımızın konusunu Ozan gözüyle değerlendirilerek yazılmış teması ne olursa olsun toplumsal veya topluma mal olmuş ve/veya olacak şiirleri teşkil etmektedir.
Bu yazımızda Ozan Engini mahlasıyla tanınan ve dergimiz temsilcilerinden Deniz ŞAHİNOĞLU dostumuzun “Savaşlar” isimli şiirini toplumsal boyutuyla irdeleyeceğiz.
Malumunuz mikrofonu kime uzatsak savaşa karşı çıkar… Ancak kesin olan bir şey vardır ki oda savaşlar yaşamak içindir, öyle de olmalıdır. Bilinen en eski yasalardan biri “öl yada öldür” der. Ölmek yada öldürmek haklarınıza tecavüz edildiğinde yaşama, insan olma hakkınızı korumak için eski Türk toplumlarında kullanılan ve bugünkü hatırladığım adlarıyla bozkır yasası veya bozkır töresidir. Başka anlamda ölüm veya kalım mücadelesidir. Bu yasa toplumlar arası hukukun olmadığı dönemlere ait olduğundan, gelişmemiş, beşeri münasebetlere sahip olmayan gücün hakim olduğu kavimlerde güçlüler saffında haklı görülebilse de, günümüzde haklı bir yanı olduğu söylenemez.
Zira en ulu hak dinler bile savaşa, acıya, haklara tecavüz etmeye ve öldürmeye karşı öğütler verir. Tabi ki savaşların ilahi de boyutları yok denilerek inkar edilemez.
Elbette savaşlar din, dil, ırk, gibi toplumsal bütünlükleri korumak için yapılan kanlı yollardır. Oysaki toplumsal bütünlüğü korumak, toplumlar arası hukukla daha kolaydır.
Günümüz ve yakın tarihimize bakıldığında, savaşların o kadar, haksız nedenleri vardır ki çok ta gülünçtür.
Bu savaşların sebep ve sonuç ilişkileri incelendiğinde tabi ki işgal, sömürge, terör, siyasi ayrılık ve menfaat çatışmaları yanında hak ve hukuk gibi haklı ve haksız nedenler görülür.
Örneğin; terör nedeniyle günümüzde aşırı gündeme gelen savaşlar birkaç kilometre yakınınızdan, 20.000 km uzaklara kadar bahane edilmektedir. Uluslar arası arenadan da kimin kimi terörist saydığı ayrı bir muamma olarak gündemini korur. Aslında bunların sebepleri çoğunlukla ulusal ve ekonomik çıkarlardır.
Savaşlar güç dengeleri üzerinde gelişir. Nasıl ki bilinen en eski yasa “öl yada öldür” diyorsa günümüzde masada hak alamayan (kandıramayan - ikna edemeyen) güçlü silahıyla güçsüzü alt edebilmektedir. Nasıl ki 1991 Körfez krizinde devrik diktatör Saddam Hüseyin, Kuveyt’i işgal ettiyse, o yada bu sebeple bugünde Irak terör bahanesiyle çağımızın vebası Amerika tarafından işgal edilmiştir.
Diğer bir örnek olarak toplumumuzun sağ - sol diye kandırıldığı 1980 öncesindeki kardeş kavgası gösterilebilir. Ogün ava çıkanlar bugün onları saflarında kardeş olarak almak için arayanlardır.
Mutlak ki devir değişse de savaş sebepleri de birlikte değişmeye devam etmektedir. Günümüzde entrika yada gavur oyunu olarak adlandırdığımız Siyonist benzeri oyunlar devam etmektedir.
Çıkar mönüsü olarak görüldükçe, savaşlar asla durmayacaktır. Bu kesin ve evrensel kanıdır. O zaman toplumlar arası sorunlara karşı sağ duyu, soğuk kanlılık gibi eğilimler toplumlara arası diyalog (bu yalana bende inanmadım) gereklidir.
Savaşlar, kimseye bir şey kazandırmadığı gibi geride sadece yetim bırakır. İkinci dünya savaşına girmeyen İsmet İNÖNÜ paşa bir açıklamada “Evet savaşa girmedim. Ama seni yetim bırakmamak için. Baban zaten yetim büyüdü” benzeri savaşa ve savaş yanlısına sitemli bir açıklama yaptığı bir duyumum içindedir. Zaten uzun yıllar esarete boyun eğmemek, esaret altında kalmamak için savaşan milletimizin başka bir devletin yanında olmak onu ve/veya gayesini daha güçlü kılmak için dökecek kanı, geri dönüşsüz yola sokacak evladı da bulunmamaktadır.
***
Silahsızlanma çığırtkanlığı yapılan dünyamızda seri numaralı silahlarını el altından değil açıkça kaybettim diyenler, savaşların birinci sorumlusu olup, dağıttıkları silahlarında mağdurlar tarafında toplanmasını isteyerek günümüzde başka bir muharebe nedenini oluşturmaktadırlar.
Bu ülkeler orta doğuya ağabeylik yapmaya kalkarken bize askerde öğretilen en birinci kuralı umursamadıklarını böyle bir kavramları olmadıklarını açıkça göstermektedirler.
Türk ordusunda en birinci kural silah namustur / kadındır. Kaybedilirse karısını kaybetmiş sayılır Türk genci. Ve bu onuru korumak için sarılarak uyur mevzide. Diğer taraftan biz silahını Kuzey Irak depolarında kaybedenlere ne deriz, lütfen siz düşünün.
***
Ekonomisi alarm veren toplumları bu şekilde daha zor durumlara sokan savaş tekniği günümüzde çok görülmektedir.
Aç gözlü kurt gibi, daha fazla sömürmek, yada köşeye sıkıştırdığı toplumu kendi kıskacından kurtarmak adıyla güven huzur barışı taşırlar güya…
Zira akıllı ve akılcı savaşlar izzet, şeref, gibi geniş kavramlar üzerine oturtulmalıdır.
Bu savaş denilen rüzgar hep çıkarcılar için eser ve taraflarından estirilir.
***
Yazımıza konu “Savaşlar” isimli şiirde sevgili kardeşim Ozan Engini Deniz ŞAHİNOĞLU ozanın toplumdaki rolünü hakkıyla yerine getirmiş ve şiirinde uluslararası bir yaraya tanıklık yapmıştır. Gerçek ozan çağına tanık olandır. Çağına tanık olmayan, toplumuna aydın olmayan, öne geçmeyen ve en önemlisi birleştirici olmayan kişiden ozan olamaz.
ŞAHİNOĞLU şiirinde ozanlık görevini savaşlara ve çoğu kez boşa dökülen kana tema ederek yerine getirmiştir mutlaka. Ozanımız şiirin evrensel dilini kullanarak, ozanlığın verdiği misyonu getirme gayesini gütmüştür.
Diğer taraftan, “Savaşlar” şiiri Özgün Müzik sanatçımız Süleyman KUTLU tarafından da bestelenmiştir.
***
Savaşın bir çok tanımı yapılarak hakkında çok şey konuşulma imkanı bulunsa da, bir tek gerçek tanımı vardır. Savaş bir şeyi ortadan kaldırmak, yok etmek amacıyla girişilen mücadeledir. Sonuç olarak bu tanım bilinen en eski yasayı günümüz koşullarında destekler ve haklı kılmaya yöneltir.
Yapılacak en büyük savaş insanın kendisi ile olan savaşı olmalıdır.
***
Çocuklarımızı bu tür çağdışı eğilimlerden kurtarmak birinci vazifemizdir. Bunu sağlamak için naçizane görüşüm, öncelikle ne olduğu belirsiz savaş oyunlarından (PC oyunlarından) uzak kalmaktan / kalmalarını sağlamaktan geçer.
Bilinmelidir ki savaşlarımız ne amaçla olursa olsun. Geçmişimize sürülen kanlı birer lekedir.
İbrahim İMER
Ankara, Mart 2008
SEVGİ YOLU DERGİSİNİN 70. SAYISINDA (MART-NİSAN 2008) YAYIMLANMIŞTIR.
İbrahim İmerKayıt Tarihi : 23.7.2008 22:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
SEVGİ YOLU DERGİSİNİN 70. SAYISINDA (MART-NİSAN 2008) YAYIMLANMIŞTIR.

TÜM YORUMLAR (1)