Saat sabahın ikisi
Uyuma! Uyuma! Diyor
Emektar saatin sesi
Zaten uykudan eser yok ki...
Bir zamanlar komik bulur,
Bıyık altından gülerdim
Bazen doludur gönül heybem
Umut, sevinç, zevk ile
Dilime dolanır mutluluk bestem
Candan öte canan ile, yaren ile
Eza cefa çekeriz sabrederiz herşeye
sesinde soluğunda eski sıcaklık yok
kapılar açık diye ihmal mi gerek
onurlu bitende riya olur mu
Herkes terketmiş gemiyi
Bir tek biziz kalanlar.
Oysa biz kaptan değil,
Olsa olsa tayfayız
Ne fırtınalar görmüştük
Gemi sağlam kalmıştı.
Seviyorum diyen sendin
Gönlümü ateşe verdin
Yüreğini alıp benden
Gitme bugün ne olursun
Kıskançlık azap kuyusu
Ruhuna dolanan sarmaşığım ben
Tutunduğum, güçlü ağacımsın sen
Acısı tatlısı bol şu hayatta,
Gece gündüz çalışır, hiç yorulmazdı
Uğraşıp didinerek, bize bakardı
Ne zaman çıktık evden, telli duvaklı
Başımıza gelmeyen bela kalmadı
Neredesin babacım! dünyam karardı
Bembeyaz gelinliğim kana bulandı
Şiirin dili sustu
Konuşmaz.
Beşi bir yerde taksan
Faydası olmaz.
Hüzün, terk-i diyar etmiş
Beklendiğini bilip gelmeyen misin?
Derdime bin dert ekleyen misin?
Hiç eyvallahım olmaz, bilmeyen misin...
Kırarım kalemini, gözyaşım akmaz.
Bulunmaz hint kumaşı mı sandın kendini
yüzyıllar önceydi...
ankara garında bir tren durdu.
elinde bavulu bindi trene,
sırtında eski ceketi...
yıpranmış, hatta yamalı ama
kalmış babasından.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!