Ben denizim,
sen güneş...
Gurup vakti
benim koynumda battın.
Herkesten saklandın
Neden bu esirgeyiş, neden bu kaçışların
Neden hâlâ tedirgin o ıslak bakışların
Bir aşk ki yüce rûhun sana hediyesidir
Gökden inen nûr gibi kalbime akışların.
Gölgesine sığındığım
gürgen ağacı
ne ana ne bacı
rûhumdaki bu sancı
bir alıcı kuş gibi
yüreğimi kanatan
Ruhumdan kopup gelen
o meçhûl sesler
beynimde bin-bir nağme olup dolaşıyor.
Yorgun ellerde bir uhlevî mızrap
görünmez teller üzerinde
Her kar yağışında
ortalık buz keser
benim kalbimde
ateşler yanar.
Bir geçitten geçerken
Köpük, köpük sularda
bana gülen hayâlin
ya da
ben öyle sanıyorum...
Uzaktan geçen gemilerin
sahile vuran dalgalarında
Gününden gecenden utansın kader
Zindanda olmaktan daha da beter
Kararan ömrüne bir ışık doğsun
Çektiğin ıstırap son bulsun yeter!
Marmara'da
Dört iri pırlanta.
Kınalı, Burgaz, Heybeli, Büyükada
Onlardan bir tarih yansımada...
Hepsi de sükûnet
Ada'nın ne neş'esi, sensiz ne zevki kaldı
Gezdiğimiz yollarda gönlüm hicrana daldı
Şimdi artık ışıksız, mehtapsız gecelerde
Kalbim mâzide kalan hâtıralarla yandı.
Kazdağları'nda bir dağ adı "Rubi" dağıdır.
Bu dağ benim için artık tam bir gönül bağıdır.
Rubi'nin rûhu her gün bu dağda gezer durur
Dağın her yanı aşkla gönlümün durağıdır.
Bahçedere Köyü/ Kazdağları, 11 Ağustos 2021
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!