Rüzgârın Hatırladığı Adam

Münzevi Zeyrek
58

ŞİİR


25

TAKİPÇİ

Rüzgârın Hatırladığı Adam

Bir adam vardı,
suskun bir şehrin unuttuğu odada,
duvarları beyaz, serinlikten örülmüş,
adı annesinin yatmadan önce ettiği duada gizli.
Tenine rüzgâr dokunurdu,
ama sevdiklerinin elleri değil;
biraz beton kokusu,
biraz da kırık bir şarkının plağındaki yarım kalmış yankı.

Adamın kızı vardı, yüreğinin balkonunda salınan.
Şimdi yalnızlık ilmek ilmek örüyor duvarlarını,
halıdaki leke bile ona bakmıyor artık.
Her adım bir boşluk,
her gece gurbette unutulmuş bir mum,
bir parça umut,
biraz is,
biraz gözyaşıyla ıslanmış eski bir mendil.

Yıllar önce vedalaştı,
sessiz, sözsüz.
Gözleri uzaklara iltica etti,
elleri bir daha kimseye değmedi.
Zaman, onun için bir ölüm biçimiydi,
takvim yaprağı gibi sessizce kopuyordu hayat.

İnsan, en zor anında
çocukluğunun balkonuna kaçmak ister.
Bir dilim ekmeğin arasına gizlenmiş annesinin sesi,
soba başında sıcaklığı arar.
Ama onun arayışı
tren garlarının sessizliğine saplanıp kaldı.

Hep hatırladığı bir sabahı vardı:
annesinin soba başında çay demlediği,
kızının ayakta uyuyakaldığı…
Şimdi o sabahlar bile
kartpostalın arkasına sıkışmış solgun bir anı yalnızca.

Şehir büyüdü,
adam küçüldü.
Adımları daraldı,
başka bir dilin sessizliğinde
kendini bile işitmez oldu.
Ne bir mektup geldi,
ne bir “nasılsın” sesi.
Yalnızca hatıralar…
eski bir kazak gibi omuzlarına çöktü.

Ve sırtını yaslayacak bir dağ bile kalmadığında,
kulaklarında ninniler değil,
yabancı korna sesleri çınladığında,
özlem kan gibi dolaşmaya başladı içinde.
Omuzlarına giydiği yorgunluk,
sanki geçmişini sırt çantasına doldurmuş da
kimse fark etmeden adım adım siliniyordu hayattan.

Yalnızdı.
Sessizdi.
Ve kimse bilmeden yürüyordu.
Bir adım daha,
ve biraz daha…
Belki bir gün geri dönecekti.
Ama o gün,
tahta bir kutunun içindeydi artık.
Memleketinin toprağına değil,
ölümün sessizliğine sarılmıştı.

Gurbet,
bazen bir pencerenin pervazıdır,
bazen bir tabutun içindeki yalnızlık.
Hıçkırıklarla yankılanan loş bir sessizlikte
bir mezar daha büyür.
Üzerine taş konmaz,
çiçek bırakılmaz;
sadece kalplere kazınır.
Bir annenin gözyaşlı duası olur,
bir çocuğun sarılamadığı babası.

Ve o adam,
gurbetin tenha köşesinde kayboldu.
Sevdiklerine son kez sarılamadan,
gözlerden uzak,
kalplerde kırık bir cam gibi.
Gurbetin en sessiz yerine gömüldü,
bir şiirin yarısında unutulmuş
adı hiç anılmayan bir mısra gibi…

Münzevi Zeyrek
Kayıt Tarihi : 1.8.2025 10:30:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Gülden Çimen
    Gülden Çimen

    Ah Olcay sen de olmazsan ben kimi okuyacağım..
    İyi ki varsın...

    O yalnızlıklara çekip giden adam, kızının büyüdüğünü gördükçe hep sessizce de olsa, kırık dökük te olsa bir yanı mutlu ve gülümseyerek yaş alacak... biliyorum...

    Cevap Yaz
    Münzevi Zeyrek

    İnsan bazen kelimelerle değil, susarak teşekkür eder ya işte ben de o suskunluktayım şimdi.
    Yalnızlık büyütür bazı adamları, evet... ama bir çiçek gibi büyüyen bir kız çocuğunun gülüşü, o adamın içindeki en karanlık sokağa bile güneşi taşır.
    Senin gibi bir kalp okuyorsa beni, ben de kendime biraz daha inanırım.
    İyi ki varsın...

TÜM YORUMLAR (2)