Bir gün, içimden bir sır sarktı —
ağır, tereddütle eğilmiş bir yaprak gibi
dudaklarımın kenarından rüzgâra doğru uzandı.
Sustuğum her şeyin sesi olmuştu içimde
ve ben o gün sustuklarımdan taştım.
Fısıldadım.
Yalnızca rüzgâra.
Ama rüzgâr,
hiçbir şeyi sadece kendine saklamaz.
Onun tabiatı dolaşmaktır,
ve içinde taşıdığı her fısıltı
yolculuk eder:
dağın yamacına,
ırmağın kıyısına,
bir ağacın kulak hizasına.
Ben sırrımı anlatırken,
kelimelerim tohum oldu,
rüzgâr onları aldı —
ve ekti;
bir meşe ağacının köklerine,
bir söğüdün eğik dalına,
bir zeytinin suskun kabuğuna.
Şimdi hangi ormana girsem
fısıltım yankı olur.
Her ağaç biraz beni bilir artık,
biraz kalbimin eğimini,
biraz da susmam gereken yerde
konuşmuşluğumu.
O yüzden suçlamam ağacı,
köküne sirayet eden bir fısıltıyı
gövdesiyle taşıdığı için.
Ve rüzgârı da…
çünkü o hiçbir zaman
“Ben sana saklarım” dememişti.
Suç bende—
çünkü sırrın yükünü taşıyamadığım yerde
onu uçabilene emanet ettim.
Ve uçan her şey
bir gün konacak bir dal arar.
Kayıt Tarihi : 21.7.2025 17:48:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!