yarısı uyuyan bir şehirde
kaldırım taşlarını saydım
gecenin kaçıncı saatindeyim
elime yapışan bir rüya çözülmüyor
bir telefon çalıyor
çalıyor ama açmıyorum
O olurmu acaba
uzun uzun anlatılmış
şapkaları bile yakışmış
hüznün kestane gözlerine
kışın köylü kızı
santrallerinde kanı bozuğu
Perşembe akşamına sığmayan:
Çay soğur, sen donarsın.
Tekli koltuklarda, ikili hisler:
Sakız gibi yapışır ağzımıza,
Olmasaydı da olurmuş’lar.
Perşembe bozulur, radyo gibi:
Gece kırklandı eksiği görünce
sakıncasız mucizesinin heder olan tünelinde
alınmış gidilmiş kuytulanacağı sınama yerine
uğultular konuşmalarla yarışıyor
gök kurtulmak istiyor ıslatıp saçlarını
benzi solan güven veren beyaz rengin gülümsüyor
Barış, sadece silah sesi durunca gelmez;
adalet sesi duyulunca gelir.
Ben bazen sustum, sadece karşı tarafı kendi yalanına boğmak için.
Tıkanıp boğulsun diye.
Düşünce özgürlüğü diyorlar,
Sen.
Evet evet, sen.
Şu an orada oturuyorsun ya,
Belki “acaba bu karakter kim?” diyorsun.
Ben sana söyleyeyim:
Ben, senin içinden geçirdiğin ama dilinin ucuna bile gelmeyen her cümleyim.
Sistemin çarkı dönüyor ama biz çark etmiyoruz.
Araya elimizi sokan biziz, ezilse de direniş olsun diye.
Gerekirse o çarka çomak değil, levye sokarız.
Durdurmazsa kırarız.
Herkes dönsün dursun.
Bu sistemde yerim yok demedim,
bu sistemin bana yeri yok.
Ben zaten o yeri yakıp mangal yaptım,
kömüründen fikir çıkmaz!
Yolumu kesen çok oldu.
biliyorlar ki gönlüm astronot ara gazı veriyorlar
ne yapacaklarını bilmeden
alâaddin’in lambası kadar umarsızken içim
oramdan tutmayın özümü
bakışlarınız kurutma kâğıdı gibi
Zamanın önemi, hangi anda yakalandığınla ilgiliyse;
ben hep düşünürken yakalanmışım.
Hafıza geçmişin namusuysa;
ben bayağı kirli çalışmışım demek ki.
Onlara göre, ben hep suçüstü yakalandım.
İçimden geleni söyledim.




-
İslam Çakmak
Tüm YorumlarBen şiirlerinizden çok şiirlerinizin isimlerine takıldım çok iyi gerçekten çok değişik yüreğinize saglik