Bu vedayı,
anlamaktan yoksunuz.
Ölüm pazarlık yapmaz
bizlerle,
Ne bir hayranlık,
ne bir özlem,
incir ağacı, öteden beri anlam yüklüdür gözümde
senin çiçek açmaya nerdeyse hiç yer vermemen
ve tam vaktinde kesin kararlı meyveye,
övgüsüz, iletivermen en katkısız sırrını.
eğik dalın, çeşme borusu gibi, sürer özsuyu hep
aşağı doğru ve yukarı: uyanmış uyanmamışken,
Nasıl uzaklarda her şey
ve çekip gitmiş!
Bana öyle gelir ki,o
aydınlığını aldığım yıldız
ölü binlerce yıldır.
Bana öyle gelir ki,şu
Büyüktür ölüm
ve dudağıyız biz gülümseyen
bu büyüklüğün.
Kastımızsa hayatın ortasında
cürret eder ölüm
içimizde ağlamaya.
sessiz rüyalar görmek istiyorum
ve onların zarif parlaklığıyla
odamı kabule süslemek istiyorum
ellerinin ellerim
ve saçlarımın üstünde olan duasını
Tez elden değişse de dünyamız,
Bulutlar gibi,
Her olgunlaşan
Düşer en eskinin kucağına.
Bu dur durak bilmez değişmede,
Biliriz aşkın vadisini,
çanların eşlik ettiği mezarlığı,
tekrar ve tekrar,
kederli isimleriyle
ürkütücü bir uçuruma
düşenleri,
Ancak bir yalnızlık vardır, o da büyüktür ve ona katlanmak güçtür. İnsanın öyle anları olur ki, bunlarda, hemen hemen herkes, yalnızlığını, kolayca elde edilen herhangi bir beraberlikle değişmek ister: Hiç uymadığı halde uyar gibi görünüp yanındakilerden herhangi biriyle, en düşük biriyle de beraber olmak ister… Ama yalnızlığın büyüdüğü anlar, belki de işte bu anlardır.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!