Pel Şiiri - Yorumlar

Hikmet Büyükoğlu
25

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Pel

Dalgaların ritmine uyumlu bir fısıltı gibi yankılanıyordu adı: Pel. O, taş çağlarının sisli sabahlarında doğmuş, çağların karanlık örtüsüne rağmen ışığını hiç kaybetmemişti. Onun hikâyesi, neolitik ve paleolitik çağların eşiğinde, insanlığın henüz hayata şekil vermeye çalıştığı zamanlarda başlamıştı.

Pel, kayaların ve ağaç gövdelerinin arasına oyulmuş ilkel sembollerin içinde yaşıyordu. Onu ilk bulan, Ayak izlerini mamut kemikleri arasında süren genç avcı Atis’ti. Atis, kabilesinin en cesuru, en hızlı kadınıydı. Ama ruhunun en derinlerinde, gücüyle değil, kelimelerle anlam bulan bir yan vardı. Onun gözleri, ilk defa Pel’i gördüğünde yanmış bir ateş gibi parladı. O, bir kadından öte, toprak ve suyun birleştiği yumuşak bir rüzgâr, akarsuyun kayaları şekillendiren sabrıydı.

Pel, kabilenin büyük oğluydu. Onun doğumu, bir ay tutulmasına denk gelmiş, bu yüzden kaderi en başından beri farklı çizilmişti. İnsanlar ona yaklaşırken bir tereddütle bakar, sesinin yankısı bile gölgeleri titretecek kadar büyülüydü. Ama Pel, lanetli değil, kutsanmıştı. Çünkü o, toprağın ve suyun ne dediğini anlayabilen bir dille doğmuştu.

Atis, Pel’e ilk defa bir av dönüşü yaklaştığında, gözlerindeki uzak çağrıyı fark etti. O çağrı, bir mağaranın duvarına çizilmiş hikâyeler kadar eskiydi. Atis, ilk defa yüreğinde kelimelerin şekil aldığını hissetti ve ona bir taş parçasına kazınmış bir geyik figürü verdi. Bu, sadece bir jest değil, bir çağdı. İnsanlığın en eski çağrılarından biri: Sevda.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta